*BİR ZAMANLAR KYK (YURTKUR)’YA BAĞLI BİR “ALTUNİZADE ERKEK ÖĞRENCİ YURDU” VARDI!
*TÜRKİYE’DE BÜYÜK BİR YURT SORUNU VARKEN…
BU YURT HANGİ CEMAATE İKRAM EDİLDİ?
Son günlerde ülkemizin en önemli gündem maddelerinin başında hiç şüphesiz, üniversite öğrencilerinin yurt sorunları geliyor.
YURTKUR (KYK)’un çeşitli kademelerinde (işçi, yönetim memuru, muhasebe şefi, yurt müdür yardımcısı, İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı ve Yurt Müdürü) şanıyla, şerefiyle, alnının akıyla 43 yıl hizmet etmiş emekli bir yurt müdürü olarak konu üzerine birkaç kelam etmek vacip oldu!
Öyle olunca da, konumuza uygun bir başlık aradık, iki başlık çıktı, karşımıza!
Aralarında bir seçim yapamayınca ikisini birden koyduk.
Lafı fazla eğip bükmeden “Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu” dosyasını açalım!
***
Efendim biliyorsunuz, ülkemizin dört bir yanından yüksek öğrenim görmek üzere gittikleri şehirlerde yurt bulamayıp, parklarda, sokaklarda yatmak mecburiyetinde
kalan üniversite öğrencileri “Gezi eylemcileri”yle bir tutulup terörist muamelesi görerek yerlerde sürüklenip, coplanıyorlar.
Bu manzara karşısında muhalefet soruyor:
“19 yılda niye yurt sorununu çözmediniz?”
Yukarıda, 43 yılımın YURTKUR’da geçtiğini belirttim.
Bunun da 28 yıl 16 günü, adeta benimle özdeşleşen Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu’nda geçti.
Peki, şimdi nerede 726 öğrenci kapasiteli bu Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu?
Sorumuzun cevabını en sona bırakıp, dilerseniz bu yurdun kısa bir öyküsünü anlatayım.
1985 yılının sonları.
Bayındırlık Bakanlığı, İstanbul’un Anadolu yakasında, Üsküdar’ın Barbaros Mahallesi’nde ESKA adlı bir firmaya 2 bloktan oluşan 800 öğrenci kapasiteli bir prefabrik yurt yapma işini verir.
Yüklenici firma, 4 ay gibi kısa bir sürede taahhüdünü yerine getirir.
İşi yaptıran Bakanlık, yurt binasını Marmara Üniversitesi’ne teslim eder.
1986 yılının başlarında yurt, “TC Marmara Üniversitesi Erkek Öğrenci Yurdu” adıyla hizmete girer.
Yurdu bir sömestre kadar işletebilen Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, “Bu yurtçuluk işi bize göre değil, gelin size teslim edelim” diyerek YURTKUR’a teklifte bulunur.
Ben bu sıralarda YURTKUR İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde Muhasebe Şefi olarak görev yapıyordum.
Allah biliyor ya, muhasebeyi hiç sevmemiştim.
Bir edebiyatçı ve tarihçi olmam hasebiyle, hesap, kitap işi bana göre değildi.
Bu nedenle amacım ilk fırsatta kendimi yurtlardan birine atmaktı.
Genel Müdürlüğümüz İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne yurdu teslim alma talimatı verince…
Üsküdar’da oturmamı da gerekçe göstererek olayın üzerine
balıklama atladım.
O zamanki Bölge Müdürü Turhan Kamberli, bilahare müdürlüğümü teklif edeceği vaadinde bulunarak beni Yurt Müdürü olarak görevlendirdi.
1 Ekim 1986 tarihinde 800 öğrencisi ile birlikte yurdu teslim alıp, tabelasını “Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu” olarak değiştirdim.
Dokuz ay gece gündüz görev yaptığım yurtta asaleten müdürlüğe atanmayı beklerken, Bölge Müdürü Turhan Kamberli sözünü tutmayıp, bu sırada Atatürk Öğrenci Sitesi’nde Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta olan İznullah Bingöl’ü yurda müdür olarak atadı.
Bana da, tabir yerindeyse, “Ceketi uyduramadık ama kravat verelim” misali, yurt müdür yardımcılığını uygun gördü.
Muhasebeden kurtulmuştum ya, buna da şükrettim!
Bundan sonra 5 yıl 5 ay İznulluh Bingöl, Şahabettin Kaya ve Süleyman Öztürk’ün muavini olarak görevime devam ettim.
Bir birinden değerli, dürüstlük abidesi, görevlerinin ehli bu üç müdürümle de uyum içinde görev yaptık.
Bu vesileyle halen aynı zamanda face arkadaşım da olan değerli büyüğüm İznulluh Bey’e sağlıklı bir ömür, ahirete intikal etmiş olan Şahabettin Kaya ile Süleyman Öztürk’e de Allah’dan rahmet diliyorum.
Konumuza devam edelim.
Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu’nda 5 yıl 5 ay süren Müdür Yardımcılığımın ardından Yurt Müdürlüğüne terfi ettirildim.
Feriköy Yurdu’nda Yurt Müdürü ve İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde Bölge Müdür Yardımcısı olarak 3.5 yıl görev yaptıktan sonra…
1 Ekim 1996 tarihinden itibaren, daha önce Yurt Müdür vekili ve Yurt Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığım Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu Müdürlüğü’ne atandım…
Emekliye ayrıldığım 16 Ekim 2014 tarihine kadar bu yurtta görev yaptım.
Toparlayacak olursam; 9 ayı Yurt Müdür Vekili, 5 yıl 5 ayı Yurt Müdür Yardımcısı ve 18 yıl 16 ayı Yurt Müdürü olmak üzere toplam 24 yıl 2 ay 16 günüm Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu’nda geçti.
Daha önce Vezneciler, Zonguldak, AÖS ve Feriköy yurtları ile İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde de görev yapmama rağmen…
Tabir yerindeyse, adım adeta bu yurtla özdeşleşti!
Konu biraz uzadı, değil mi?
Biraz daha sabredin, asıl bombayı, yurdun özelliklerinden ve yaptığımız faaliyetlerden kısaca bahsettikten sonra patlatacağım!
Devam edelim.
Ranza sistemli 6’şar kişilik odalardan oluşan iki bloklu prefabrik yurt binası çağ dışı da olsa İstanbul’un Anadolu yakasında başka bir erkek öğrenci yurdu olmaması nedeniyle, binlerce gencimize kucak açtı.
Öyle ki, okulu bu yakada olup da, karşı yakadaki yurtlarda kalan öğrencilerden kapağı buraya atmak için araya milletvekilleri, bakanlar sokanlar bile oldu!
Düzenlediğimiz yıl sonu gençlik şölenleriyle, spor turnuvalarıyla, yarışmalarla, değişik pek çok etkinliklerle bu çağ dışı yurttan nice mutluluklar, güzellikler çıkarmasını bildik.
Birlikte görev yapmaktan onur duyduğum müdür muavinlerimden memurlarıma, güvenlikçilerimden temizlik işçilerime kadar mesai arkadaşlarımla beraber öğrencilerimize kimimiz babalık, kimimiz ağabeylik yaptık.
Parası memleketten vaktinde gelmeyen öğrencilerimizin kaydı silinmesin diye, yeri geldi aramızda para topladık, yeri geldi lokanta-kantin işleticisinden (ki, sevgili Binali Abay ile kardeşi Mesut’un hakları ödenmez) borç para alıp yurt ücretlerini vezneye yatırdık.
Yeri geldi -helali hoş olsun-, ekmeğimizi, aşımızı paylaştık.
(Ki, bu özellik sadece bizim yurtta değil, bilaistisna ülkemizin dört bir yanındaki tüm YURTKUR personelinde de mevcuttu. Atatürkçü, vatansever, tecrübeli, görevinin ehli, içi sevgiyle dolu nice yurt müdürü mevkidaşımız kızağa çekilip, yerlerine birilerinin adamı olup dışarıdan atananların özelliklerini ise bilmiyorum!)
Öğrencilerimiz mutlu olsun, yorgunluklarını ve streslerini atsın diye öğrenim dönemi sonlarında (Mayıs-Haziran) çoğu TRT’den olmak üzere ülkemizin kalburüstü sanatçılarını getirdik.
İşte aklıma gelenlerden bazıları:
Hüner Coşkuner, Zekai Tunca, Tuğrul Şan, Sabahat Aslan, Umut Akyürek, Oktay Ertuğrul, Ali Rıza Gündoğdu, Güler Gürses, Melda Kuyucu, Alp Arslan,Nazan Sıvacı, Nursaç Doğanışık, İbrahim Can, Zeynep Başkan,Yücel Öner, Şakir Öner Günhan, İbrahim Özoral, Aysun Gültekin, Tuğçe Becerikli (Pala), Arzu Aldemir, Çiğdem Kırömeroğlu Yarkın, Kara Davut, Yılmaz Turan, Dursun Dereli, Temel Reis (Aydoğan Yılmaz), Gafur Uzuner, Çene Cemal, Levent Sancar…
Bina olarak çok eksiği, sıkıntıları bulunmasına rağmen iddia ediyorum ki…
Türkiye’deki en huzurlu, en neşeli yurtlardan biri idi, Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu.
Zamanla iyice yıprandığı gibi, ihtiyacı da karşılamaktan çok uzaklaşan yurdun yıkılarak yerine daha modern bir yurt binası yapılması için 2006 yılında krokilerini de kendi ellerimle çizerek, Bölge Müdürlüğümüz kanalıyla Genel Müdürlüğümüz’e resmi yazıyla öneride bulundum.
Bu teklifim üzerine Genel Müdürümüz Sayın Hasan Albayrak beni bizzat arayarak şifahi bilgi aldı.
Bu görüşmenin ardından gönderdiği daire başkanı, ilgili şube müdürü ve mühendisler yerinde tetkikler ve zemin etütleri yaptı.
Bölge Müdürümüz Cemil Bağlama bir gün mutlu bir şekilde yanıma gelerek; “Hadi gözün aydın, 2000 öğrenci kapasiteli birkaç proje hazırlanmış. Ben izledim, hepsi çok güzel ama ben birini çok beğendim. CD’sini getirdim, bilgisayarına tak bir de sen gör.” dedi.
CD’yi takıp inceledim. “Şu daha güzel” deyince, “Evet, ben de bunu beğenmiştim” diye cevap verdi. Netice itibariyle ikimiz de aynı projede mutabık kaldık.
Sonuç olarak yurt, yıkılıp yeniden yapılmak amacıyla 2014 yılı haziran’ında hizmete kapatıldı.
Bu tarihten 3.5 ay sonra da doğum günüm olan 17 Ekim 2014 tarihi itibariyle yaş haddinden (65) emekliye ayrıldım.
Kaderin cilvesine bakın ki…
Yurdu, 1986’da “YURTKUR” adına teslim almak bana nasip olurken…
2014 yılında hizmete kapatmak da yine bana nasip oldu!
Yani anlayacağınız, “Altunizade Erkek Öğrenci Yurdu” da benimle birlikte emekliye ayrılmış oldu!
Şimdi geliyorum, yazımın başında bahsini ettiğim bombayı patlatmaya!
Emekliye ayrılır ayrılmaz, yaşamımın geri kalanını doğduğum topraklarda tamamlamak amacıyla köyüme (Giresun ili, Görele ilçesi, Kuşçulu Köyü) kesin dönüş yaptım.
Aradan iki yıl geçtikten sonra bir gün kızım Emel’den bir telefon:
“-Baba, sana üzücü bir haberim var. Yurdu’nu yıkıp dümdüz ettiler. İçim sızladı, sana haber vereyim, dedim. Duyduğuma göre, bitişikteki ASFA’ya vermişler.”
ASFA dediği, Esat Coşan adlı bir tarikat liderinin kurduğu bir eğitim kurumunun adı.
Başka yerlerde de şubeleri olan bu kurum, yurdun bitişiğindeki kendi mülklerinde ilk ve orta öğretim kurumu olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
Bu haber karşısında adeta şok oldum, nutkum tutuldu.
Boğazıma bir şeyler takıldı, gözlerimden birkaç damla yaş aktı.
İnanmak istemedim, ama olmuş!
2019 Ekiminde yeni basılan “Kuşçulu Köyü” kitaplarımı matbaadan teslim almak üzere İstanbul’a gittiğimde, evimin 100 metre yukarısında olan yurda uğrayıp, durumu yerinde görmek istedim.
Dışarıdan bakınca, gördüğüm manzara beni kahretti.
Öğrenci bloklarının, kantin salonunun ve kalorifer dairesinin yerlerinde yeller esiyor, bir tek girişteki güvenlik binası yerinde duruyordu.
Elim ayağım titreyerek kapıya yaklaştım.
Güvenlik görevlisine selam verip, buranın eski müdürü olduğumu söyleyerek kendimi tanıttım.
Beni saygıyla karşıladı.
İzin isteyerek bahçeyi dolaştım.
Öğrencilerimle ve personelimle (ki bir kısmı kendi ellerimle, biri de rahmetli eşim tarafından) diktiğimiz ağaçlar hariç…
Her taraf dümdüz edilmişti.
Bu düz alanın bir kısmını otopark olarak kullandıklarını gördüm.
Burada geçen acı tatlı günlerimiz film şeridi gibi gözlerimin önünden aktı, geçti.
Gözyaşlarımı saklamaya çalışsam da, güvenlikçi fark etti.
Bir çay ikram etmeden bırakmadı, beni.
Hayat, işte böyle bir şey:
“Bir varmış, bir yokmuş!”
***
Gelelim, son günlerde çokça dile getirilen ülkemizdeki yurt sorununa…
Şimdi en yetkili ağız çıkmış diyor ki;
“Yurt sorunu yok. Şu kadar öğrenciyi yurtlara yerleştirdik. Parklarda, sokaklarda eylem yapanlar öğrenci değil, teröristtir…”
Peki, yurt sorunu yok da, bu çocuklar keyiflerinden mi parklarda, sokaklarda sabahlıyor?
Kaldı ki sonraki açıklamalarda yurt açığı olduğu ister istemez itiraf edildi.
Sormazlar mı adama;
“Madem ki ülkemizin her yıl artan öğrenci sayısına paralel olarak yeni yurtlara ihtiyacı var…
Geçtik yeni yurt yapmanızdan, elinizdekini niye başkalarına veriyorsunuz? Amacınız nedir?”
“El insaf yahu!” demekten ve “Allah gençlerimizin ve ailelerinin yardımcısı olsun” diye dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden!
***
Ey, bu yurtta acı, tatlı anıları olan öğrencilerimiz başta CHP Ankara Milletvekili sevgili Ali Haydar Hakverdi ve AKP Hatay Milletvekili sevgili Adem Yeşiltaş!
Ey, bazıları aynı zamanda faceden takipçilerim, bazıları da hemşehrim olan sevgili öğrencilerimiz;
Prof.Dr.Okan Yeşilot, Ezel Kof, Celal Tütenk, Cengiz Bayraktar, Av.Aydın Sordi, Av.Adem Uğur Kızıldere, Av.Sertaç Ağaoğlu, Av.İbrahim Domaç, Av.Necmettin Kesik, Av. Turgay Gürsoy, Av.Engin Kart, Av.Fırat İmat, Ramazan Kozak, Selim Çiftçi, M.Niyazi Köse, Kubilay Koç, Ahmet Mümtaz Kavza, Rüştü Baykal, Özgür Ozan Kaymak, Adem Asmatülü, Süleyman Kırnık, Özcan Özgenç, Özcan Tiryaki, Dt.Emrah Mazlum, Fırat Onandı, İsmail Hakkı Güven (Eynesil İlçe Milli Eğ.Müd.), Ahmet Saka (Görele Güzel San.Fak,Sekreteri)…ve şu anda –yaşlılıktan dolayı- hatırıma gelmeyenler!..
Ey, birlikte omuz omuza, el ele, gönül gönüle görev yapmanın onur ve gururunu taşıdığım mesai arkadaşlarım!
Yazacaklarım şimdilik bu kadar.
Buyurun, söz sırası şimdi sizde!
Duygularınızı, acı tatlı anılarınızı paylaşabilirseniz mutlu olurum.
İyi ki sizlerle aynı havayı teneffüs etmiş, aynı ortamı paylaşmışım.
Hepinizi çok seviyor, sizlerle gurur duyuyorum.
Tek tek gözlerinizden öpüyor, varsa, hakkımı sonuna kadar helal ediyorum.
Siz de hakkınızı helal edin!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Ne mutlu Atatürk’ün izinden gidene!
Hoşça kalın, Allah’a emanet olun!