Yoğun bakımda ihale pazarlığı
Saygı Öztürk’ten Vali Bey. Okul, tebeşir, tahta bilmedikleri köyde o gün köy bekçisi neyin müjdesini veriyordu? Ünlü bir karikatüristken niçin Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine yerleşti? Yoğun bakım odasında niçin ihale pazarlığına girişti? İçişleri Bakanlığı’nda valiler toplantısına neden alınmadı? Tüm doktorlara gönderdiği mektupta neler istedi, sonunda neler oldu? Makam otomobiline niçin binmiyor, yolculuklarını niçin otobüsle yapıyordu? Polis minibüste kimlik kontrolü yaparken validen niçin şüphelendi? “Niğde’de yiyecek ekmeğimiz bu kadarmış” deyince neler oldu? On yılda yapılacak işi, on kuruş harcamadan nasıl bir yılda bitirdi? O, niçin bolluk içindeyken kıtlık içinde gibi yaşamayı seviyordu? “Tutumlu vali” geliştirdiği modelle nasıl işsizliği bitirdi ve modeli örnek oldu? Bu soruların cevapları Türkiye’nin “efsane vali”si Refik Arslan Öztürk’ün yaşamında gizli. (Doğan Kitap)
Sonucu sembollerle ifade ederiz
Ian Stewart’tan Önemli Matematikçiler. Bilimin bütün dallarının tarihine bakarsak, çoğu konuda artık bunun yanlış olduğunu biliyoruz ya da bu doğru yoldaydı, ama bugünkü görüş farklıdır deriz. Aristoteles’in hareketle ilgili fikirleri Galileo ve Newton tarafından ters yüz edildi. Oysa matematik farklıdır; kalıcıdır. Eski Babilliler dört bin yıl önce ikinci dereceden denklemleri çözmeyi öğrendiklerinde buldukları sonuç asla geçerliliğini yitirmedi. Doğruydu ve nedenini biliyorlardı, bugün de hâlâ doğrudur. Biz sonucu sembollerle ifade ederiz, ama akıl yürütme aynıdır. (Alfa Yayıncılık)
Bir iz bırakacak kadar derinlemesine gezmek
Seymen Bozaslan’dan Ölmeden Önce Türkiye’de Görülmesi Gereken Yerler – 81 Şehirde 270 Destinasyon. Çok kişiye gezmeyi, daha çok gezmeyi tavsiye etmişimdir. Önce yaşadığın kenti, doğup büyüdüğün coğrafyayı, ülkeyi, ardından bize emanet edilen ancak ihanet edip yok etmeye başladığımız bu muhteşem gezegeni gezmek… Tabii ki bizlerden önce bırakılan izleri sürerek, okuyarak, araştırarak gezmek. Hatta bir iz bırakacak kadar derinlemesine gezmek. Doğasından, insan yüzlerine nakşolmuş kültürleri tanıyarak, belgeleyerek gezmek. Bu görkemli yaşamı bir misyon gibi gören insanların sayısı az. Bu kitabıyla gezginlerin dünyasına en güzel izlerden birini bıraktı. Coşkun Aral Savaş Fotoğrafçısı, Gazeteci, Gezgin, Belgesel Yapımcısı. (Altın Kitaplar)
Kendi yaşamınızın baş kahramanı olacaksınız
Nalan Miri Sözer’den Levla-Zahir ve Batın Rapsodi. Başınıza gelen iyi ya da kötü her olay nihayetine erdirmediğiniz sürece karmaşık bir vaka olarak bir sonraki dönemin ön hazırlığı… Size frekans atlatacak; çözülmeyi bekleyen bir bulmacanın ipucu… Levlâ, kendine dair düğümleri çözmeye koyulduğu bu yolculukta bir yandan ilişki, sadakat, özgüven ve farkındalığa dair yeni tanımlar bulurken diğer yandan aşkı, güvensizliği, insanın kendi olmasının anlamını sorguluyor. Yaşamın tüm şifreleri yolunuzun üzerinde kıyıda köşede gizli. Ya kendinizi ıskalayarak öylesine yaşayıp gideceksiniz ya da kendi yaşamınızın baş kahramanı olacaksınız. (Artemis Yayınları)
Doğaseverin doğal dünyaya yaklaşımı
Brigit Strawbridge Howard’tan Arılarla Dans-Bir Doğaya Dönüş Yolculuğu. Gezegenimizin geleceğini umursayan herkes bu şarkıya kulak vermeli… Bir doğaseverin arıların yaşamına ve doğal dünyaya tutkulu yaklaşımı… Nasıl olur da kozasından yeni çıkmış bir arı hangi çiçeğin kendisi için en iyi polen kaynağına sahip olduğunu bilebilir? Hangi çiçeklerin çoktan ziyaret edildiğini ve hangilerinin halen daha sunacağı hediyeler olduğunu söyleyebilir? Stratejileri var mıdır? Evrimleşmemizde nasıl bir rol oynarlar? Dahası arılar olmasaydı dünyamıza ne olurdu? (Beyaz Baykuş)
Büyülü bir dünyanın gerçek dışılığı
E.T.A. Hoffmann’dan Altın Çanak – Kısa Klasikler 31. Üniversiteli Anselmus, elma satan yaşlı bir kadının sepetini devirince bir anda hayatı değişir ve kendini bambaşka bir dünyada bulur. Giderek gündelik yaşamın gerçekliği ile büyülü bir dünyanın gerçek dışılığı arasındaki sınır çizgisinde yaşamaya başlayan Anselmus, bir mürver ağacında gördüğü minik bir yılanın mavi gözlerine vurulur; oysa gerçek dünyada genç ve ihtiraslı Veronika, Anselmus’a âşıktır ve onunla ilgili başka planları vardır. Yazarın geleneksel masal unsurlarını antik mistisizmin öğeleriyle harmanladığı kitap, Alman Romantizmi’nin simge metinlerinden biridir. (Can Yayınları)
Kübizm’e giden yolda Picasso üzerindeki etkisi
Umberto Arte’den Umberto Arte ile Sanat 3: Sanatçılar – Resim İncelemeleri – Sanat Akımları. “Sanata gerçek gücünü veren şey, sıradan olanı en yüce duyguyla ele almaktır.” Jean-FrançoIs Millet. Barbizon Ekolü’nün öncü ismi Millet’nin zorlu yaşam mücadelesi. Devrimlerle çalkalanan Avrupa’nın karışık siyasi ortamı ve Barbizon Ekolü’nün kuruluş hikâyesi. Modern resmin babası Cézanne’ın Émile Zola ile olan arkadaşlığı, Kübizm’e giden yolda Picasso üzerindeki etkisi ve Camille Pissarro gibi Empresyonistlerle olan derin bağı. Resimlerindeki modern resmi tetikleyen geometrik formlar. Paul Signac ve Charles Gleyre gibi sanatçıların eserleri ve sanatlarının püf noktaları da bu kitapta. (Destek Yayınları)
Virüs mü daha kötü, yoksulluk mu?
Zadie Smith’ten Yapacak Bir Şey Yok. Pandemiyle birlikte kendimize döndüğümüz bu zamanlarda, derinlere gömdüğümüz hangi taraflarımızla yeniden tanışıyoruz? Ayrıcalıklarımızı hangi noktaya kadar koruyabileceğiz? Bir anda ortaya çıkan devasa boş zamanlarla ne yapacağız? Bu yepyeni koşullarda doğan ilişki biçimleri bize neler öğretiyor? Çektiğimiz sıkıntıları başkalarıyla karşılaştırmanın bir anlamı var mı? Virüs mü daha kötü, yoksulluk mu yoksa ırkçılık mı? Eski biz olabilecek miyiz? Bol ödüllü yazar, kitabında, tüm dünyanın hazırlıksız yakalandığı küresel salgının ilk dönemlerinde hemen herkesin aklını kurcalayan sorulara yanıt arıyor. (Everest Yayınları)
Pavyonda çalışan bir kadının hayat öyküsü
Banu Yüksel’den Kimse Fahişe Doğmaz. Yazar ikinci yüksek lisansına ait tezinde yer verdiği pavyon hayatını tüm gerçekliğiyle aktarıyor. Çarpıcı içeriği ve özellikle finaliyle dikkat çeken kitap pavyonda çalışan bir kadının hayat öyküsünden yola çıkarak, insanların zaman içinde nasıl birer ruh fahişesine dönüştüğü anlatılıyor. (Fraksiyon Yayınları)
Çocukluğun sınırsız gücü
Dilek Emir’den Burası Bizim Evimizmiş Şimdi! Usta sanatçı Huban Korman’ın desenleriyle görsel bir şölene dönüşüyor. Aynı apartmanda yaşayan dört çocuğu bir evcilik oyununda buluşturan neşeli öykü, çocukluğun sınırsız hayal gücünü yüceltiyor. Hayatı öğrenmenin ilk adımı olan çocuk oyunlarının yaratıcılıkla kuşatılmış büyüleyici evrenine odaklanıyor. Ortak okumalar için ideal olan bu çok renkli kitap, arkadaşlığın, birlikte düşünmenin, paylaşmanın, yardımlaşmanın ve iyiliğin kapılarını aralıyor. Ayça, Selin, Gökçe ve Can… Komşu dört arkadaş, apartmanın bahçesinde evcilik oynarlar. Yemeği kimin yapacağı, işe kimin gideceği, hasta çocuğa kimin bakacağı, çorbaya konacak kurbağayı kimin yakalayacağı gibi önemli görevleri bölüşmeleri gerekir. (Günışığı Kitaplığı)
Zevkli, kaliteli, kibarlık örneği…
Bircan Usallı Silan’dan Hayatın Provası Yok – Filiz Akın. Film yıldızı olmak ilginç bir deneyim. Kim bilir kaç insanın hayalini süslüyorsun, kim bilir kaç bin duvarda resmin asılı, kim bilir kaç genç kız sana benzemeye çalışıyor. İşte bütün bunlara rağmen sahici, yalın, dost bir insan kalabilmek için Filiz Akın olmak gerekiyor. Zülfü Livaneli. Adını duyunca içimin titrediği Filiz; narin, duygusal, zarif kişiliğinin yanı sıra her olayı metanetle karşılayan çok güçlü bir yanı da olan arkadaşım… En umutsuz anda bile, bir umut ışığı yakalar. Hayatımda olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Sinemanın efsane ismi, sarışın güzeli, herkesin kalbine girmiş Filiz Akın’ım. Türkan Şoray. Filiz Akın… Bana hayat veren insan. Zevkli, kaliteli, kibarlık örneği… Kanseri bile nazikçe karşılayan hayat öğretmenim. Beni hep şaşırtmayı başaran, benim en iyi arkadaşım, annem. İlker İnanoğlu. (İnkılap Kitabevi)
Anne ile oğlu arasındaki çatışma
Fazlı Necip’ten Ah Anne. Roman takıntılı, mazide yaşayan bir anne ile yüzü geleceğe dönük oğlu arasındaki çatışmayı konu edinir. İstanbul’un kalburüstü ailelerinden birine mensup olan Nedim, anne baskısı altında, neredeyse kimseyle görüştürülmeksizin eski usullerle büyütülmektedir. Fakat Nedim’in hayalleri büsbütün başkadır, o Batılı bir eğitim almak ister. Sonunda kazananlar oğullarını kendilerine saklayan, kendi mutluluklarından başka bir şey düşünmeyen anneler mi yoksa yenilik yanlısı sevdalılar mı olacak? Kendi kararlarını verebilen kadınlar mı yoksa evinden çıkmayarak boyun eğenler mi? (İş Bankası Kültür Yayınları)
Akıldan taşan insanların hikâyeleri
Ömer İzgeç’ten Karakambur. Başka insanlar da var. Bilmediğimiz için öteki ilan edemediğimiz, yakın, uzak, büyülü, karanlık ama gerçek insanlar. Herkesinki gibi değil elbet onların hikâyeleri. Yanı başımızda vuku bulan, bize değen, işittiğimiz, tekinsiz hikâyeler bunlar. Dünü şimdiyle, şimdiyi yarınla karan, akılla savaşan, kimi akla sığan ama kimi de akıldan taşan insanların hikâyeleri. Yazar kitabındaki öykülerle yeni bir kapı açıp başka dünyalara davet ediyor okuru. Masalsı anlatımın, kadim söylencelerin elinden tutup, özenli bir dille zenginleştirerek yanımıza getiriyor. Kitap, atmosferi ve karakterleriyle uzun süre akıldan çıkmayacak bir kitap. (İthaki Yayınları)
Uygarlıkların Körfezinde 3500 Yıl
Sinan Kahyaoğlu’ndan Edremit Tarihi – Uygarlıkların Körfezinde 3500 Yıl. Edremit Uygarlıklar Körfezi Türkiye’nin tarihi, coğrafyası ve yarınlarında saklı bir yurt… Kuzey Ege’den Anadolu kıtasına mavi bir kısrak yelesi misali uzanan Edremit Körfezi’nin tam ortasında yer alıyor Edremit. Edremit Tarihi, aynı zamanda dünya geçmişinin bu en uygar bölgesinde Anadolu’nun ve Türklerin de tarihi. Yazar, kültürün ve felsefenin yerel coğrafyalarında eşine az rastlanan, ulusal soluklu, ama mütevazı yazar ve araştırmacılardan birisi. Uzun yıllar önce tamamladığı ve son zamanlarda büyük bir gayretle güncellediği Edremit Tarihi ilk kez yayımlanırken, Türk kültürü piramidinin de üst basamaklarını zorluyor, çok yakında çıkacak olan coğrafyadan felsefeye, folklordan inanç kültürlerine kadar birçok eseriyle… (Kafe Kültür Yayıncılık)
Narsist kişilikleri, narsisizm vakaları
Anne Manne’den Ben Hakkında Bir Kitap – Yeni Narsisizm Kültürü. Anders Behring Breivik, 2011 yılında yakın Norveç tarihinin en acımasız katliamlarından birini gerçekleştirdikten sonra, öldürdüğü insanların cesetleri başındayken, polise parmağının ucundaki yarayı gösterip canının çok yandığını ve yara bandına ihtiyacı olduğunu söyler. Breivik, herkesin kendini “çok önemli” hissettiği zamanlarda yaşayan narsistlerden yalnızca biri. Kitap narsist kişilikleri, narsisizm vakalarını ve bu kültürü psikolojik gerilim tadında anlatıyor. Sosyal medyanın sıradanlığında, ünlü kültlerinin tam ortasında, ultra rekabetçi tüketim kültüründe narsisizm. (Kaplumbaa Kitap)
Çalış, üret, üretmezsen toplumda yerin yok
Paul Lafargue’dan Tembellik Hakkı – Cevher Klasikler. Çalışmak, üretmek, daha çok çalışmak, daha çok üretmek… Erken kalkmak. İşe gitmek. Mesai yapmak. Öğle arası vermek. Mesai yapmak. Emekli olmak. Para biriktirmek. Borçlanmak. Borç ödemek. Çalışmak. Sonuna kadar çalışmak. Daha… Daha… İnsanoğlunun icat ettiği ve sonunda kendisini kaptırdığı döngü. “Çalış, üret, çalışmazsan aç kalırsın, üretmezsen toplumda yerin yok…” Varsa bir büyük ideal çalışmaktır o anlayışı. Bugün dünya, her insanın durmaksızın üretmesini, çalışmasını istiyor. Neredeyse elden ayaktan düşünceye kadar çalışa-mayanlar, dışlanıyor, çaresiz bırakılıyor. Çalışma kutsanıyor. Diğer yollar adeta lanetleniyor. (Kapı Yayınları)
Avrupa’da yaşanan yönetimsel değişimler
Michel Foucault’tan – 21. Yüzyılın Ezber Bozan Düşünürü. Gilles Deleuze, yazar için “Çalışmaları ufuk açıcı” ifadesini kullanıyor. Yazar, ufkumuzu açıyor, dünyaya bakış açımızı değiştiriyor. Bu kitapta yazarın, on yedinci yüzyıl sonrasında Avrupa’da yaşanan yönetimsel ve toplumsal değişimleri ve oluşturulan modern kurumları nasıl eleştirdiğini okuyacaksınız. Ünlü düşünür, okulun hapishaneden, fabrikanın hastaneden bir farkı olmadığına herkesi inandırırken, modern Batı toplumlarına dair efsaneleri temelinden sarsıyor. Modernleşmenin ilerleme anlamına gelmediğini, ortaçağdan bugüne iktidarın sadece şekil değiştirdiğini anlatıyor. (Karakarga Yayınları)
Telif ve çeviri hikâyeler
Orhan Veli Kanık’tan Hikâyeler-İlk Nesirler Çeviri Hikâyeler. Külliyatın bu cildi, İlk Nesirler, Çeviri Hikâyeler, yazarın ilk nesir örneklerinden, telif ve çeviri hikâyelerinden oluşuyor. Necati Tonga ve Tahsin Yıldırım’ın hazırladığı kitabın ilk bölümünde şairin gençlik döneminde kaleme aldığı biri piyes denemesi olmak üzere düzyazı formundaki dört yazısı yer alıyor ve bu metinler ilk defa kitaplaşıyor. İkinci bölümü Orhan Veli’nin daha önce çeşitli adlarla kitaplaştırılan hikâyelerinden, üçüncü bölüm ise biri –yine ilk defa kitaplaşan– Stendhal’den diğeri William Saroyan’dan olmak üzere iki çeviri hikâyeden oluşuyor. (Kırmızı Kedi Yayınları)
Kadınların başarısını baltalayabilecek alışkanlık
Marshall Goldsmith’ten Kadınlar Nasıl Güçlenir? Liderlik koçları Sally Helgesen ve Marshall Goldsmith, uzun yıllardır yaptıkları çalışmalarda, kadınların meslek hayatında ilerledikçe erkeklerin karşılaştığı sorunlardan farklı sorunlarla yüz yüze geldiğini gördü. İlginçtir ki, ilk yıllarda kadınların gelişimine yardımcı olan kimi alışkanlıklar, daha sonraki yıllarda önlerine bir engel olarak çıkıyordu: Detaycılık iyidir, ama zamanla kimi işleri başkalarına devretmeyi öğrenmek şartıyla… İyi bir takım oyuncusu olmak gibisi yoktur, ancak iltifat kabul edebilmek de bir meziyettir. Güçlü sosyal bağlar kurabilmek yaşamı zenginleştirir, ama insan ilişkilerini ustalıkla yürütmek beceri gerektirir. Çalışmalarının sonunda, kadınların başarısını baltalayabilecek 12 alışkanlık tespit eden yazarlar, söz konusu alışkanlıkları her yönüyle inceleyerek, alternatif çözümler sunuyor. (Maltepe Üniversitesi Kitapları)
Akıl, hayatta kalmak için bazen yolunu kaybeder
Arda Karani’den Masumlar Mezatı. Bazen bulunduğu yerden kaçmak, bazen hayatta kalmak için aklını kaçırmaktır delilik. Bazen de hayata tutunmaktır belki. Kalbin taşıyamadığını aklın kaldıramamasıdır. Bu yüzden akıl, hayatta kalmak için bazen yolunu kaybeder. Cevdet hayatta kalabilmek için buna mecburdu. Aksi halde yaşama tutunamazdı. Belki de delirerek hayatta kaldı Cevdet. Yüreğinin tasdik edemediği yeri aklı da kabul etmedi ve terk etti kendisini. Herkes bunu yakalayamasa da delilik hepimizin hakkıdır. Delilik Cevdet’in ise en tabii hakkıydı. (Mona Kitap)
Hepimizin narsisist eğilimleri vardır
Sandy Hotchkiss’ten Narsisistik Bir Dünyada Hayatta Kalma Rehberi. Her şey neden hep seninle ilgili? Kitapta klinik sosyal hizmet uzmanı ve psikoterapist yazar, sağlıklı bir ilişkinin devamlılığını sağlayan temel kişisel alışverişten âciz, kontrolcü ve bencil insanlarla nasıl başa çıkacağınızı gösteriyor. Hepimizin narsisist eğilimleri vardır ve bunların bazıları tamamen normaldir. Bununla birlikte, kendimizi başkalarının sağlıksız narsisizminin tuzağından kurtarmamız gerekir. İşte bu kitapta yazar, bireylerin bu kusura nasıl sahip olduklarını, neden onların tehlikeli yörüngelerine çekildiğimizi ve özgür kalmak için neler yapabileceğimizi anlatıyor. Bu kitap, söz konusu narsisist ister bir iş arkadaşı ister eş, ebeveyn veya çocuk olsun, sağlıksız narsisizmin yedi ölümcül günahını tanımanızı ve bunların ortaya çıkışında hem ebeveynlerin hem de kültürün oynadığı rolleri anlamanızı sağlayacak. (Nova Kitap)
İyi yaşam üzerine düşünmek isteyenlere
Claus-Steffen Mahnkopf’tan Orgazmın Felsefesi. Orgazm basit bir mesele değildir. Biyolojik ve kültürel, bedensel ve ruhsal, duygusal ve semboliktir. Kadına ve erkeğe özgü olmasının yanı sıra derin bir şekilde insanidir. Yazar, orgazmın felsefi derinliklerine inerken sanatı, bilimi, edebiyatı, filmi, müziği, entelektüel söylemi günlük deneyimle; politik olanı ise tutkulu ve tatmin edici bir mutluluk ütopyasıyla birleştiriyor. Kitap mutluluk, özgür bir toplum ve iyi yaşam üzerine düşünmek isteyenler için kapsamlı bir çalışma. (Tellekt Yayınları)
Psikolojik düşünceye yapılan katkılar
Viktor Emil Frankl’den Anlam İstenci – Logoterapinin Temelleri ve Logoterapi Uygulamaları. Logoterapinin kurucusu ve psikiyatri alanındaki en önemli otoritelerden biri olan yazar, Nazi soykırımından kurtulan ender kişilerden biridir. Okuru kendisiyle birlikte anlamın anlamı üzerine düşünmeye çağıran yazara göre, insani varoluşun ayırt edici özelliği mutluluk veya haz peşinde koşmak değil, bir anlama sahip olup onu gerçekleştirmeye çalışmaktır. Ve de varoluşsal boşluk çağı dediği günümüzde, anlamla birlikte haz ve mutluluk da sonuç olarak, hiç peşinde koşulmadan gelecektir. Kitabın ilk bölümü yazarın kurucusu olduğu ve sonraları ‘logoterapi’ diye adlandırılan psikoterapi yönteminin teorik temellerine ayrılmış. İkinci bölümü logoterapi uygulamalarından söz ediyor. Burada yazar kendi hekimlik deneyimlerinde karşılaştığı vakaların analizlerinden bolca örnek sunuyor. (Totem Yayınları)
13 yaşında çocuk gelin olmaya mahkum edildi
Zeynep Tepe’den Zeynep’in Öyküsü. “Seni Ömer’e verdik” dedi Nuriye. Zeynep, henüz 11’ini doldurmamıştı bile, Ömer’e verdik’ sözünün ne anlama geldiğini de idrak edememişti. Ömer kimdi? Beyninde tanıdığı bütün Ömerleri tarıyordu. Onu bulsa bile vermek kelimesinin ne demek olduğunu anlayamıyordu. Kendi hayatı hakkında tek bir kelime etme hakkı dahi verilmemişti. Ve bir Perşembe sabahı Zeynep, hayalleri ve umutlarıyla 13 yaşında çocuk gelin olmaya mahkum edilmişti. Kitap ekinde Hacettepe Üniversitesi tarafından hazırlanmış Birleşmiş Milletler Ortak Programı -Türkiye’de Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler araştırma dosyası bulunmaktadır. (TT Yayıncılık)
Kendi rotasını çizen sarsıcı bir ilk roman
Jens Rehn’den Görünürde Hiçbir Şey Yok. Yıl 1943. Orta Atlantik’te sürüklenen bir şişme botta, savaş alanındaki çarpışmadan hayatta kalan iki asker: Batan Alman denizaltısının deniz eri “Öteki” ile düşen Amerikan askeri uçağının pilotu “Tek Kollu.” Az öncesine dek düşman olan bu iki adam okyanusun ortasında kader ortağına dönüşür. Ağır yaralı pilot üçüncü günde ölür; Alman deniz eri susuzluktan ölmek üzeredir. Duygusallıktan ve yalancı coşkudan arındırılmış, nesnel bir yazını ve yalınlığı pusula edinen Gruppe der Zwölf’ün (On İkiler Grubu) ilkelerine bağlı kalarak “buz gibi” bir gerçekçiliğe ulaşan bu varoluşçu mesel, Jens Rehn’in II. Dünya Savaşı’nda denizaltı subayı olarak yaşadığı olayı merkezine alıyor. (Yapı Kredi Yayınları)
Bencil insanın sosyolojik bir vizyonu yok
Akif Manaf’tan Bencillik Psikolojisi. Her insanın hayatında şu iki gün çok önemlidir: Rahimden kurtulup bencil olduğu gün ve bencillikten kurtulup özgür olduğu gün. Bu önemli günlerden birincisi herkes için geçerli fakat ikincisi yalnızca aydınlanmış insan için geçerlidir. Yüz insanın yaptığını bir insan yapamaz ama gel de bunu bencillik içinde debelenen kişilere anlat – anlatamazsın. Neden acaba? Çünkü bencil insanın sosyolojik bir vizyonu yok. O, toplumsal açıdan körlüğe mahkûmdur çünkü başkalarıyla ilgilenmez sadece kendini düşünür. Senin bedeninde bencillik bir saltanat kurar ve tahta oturur. Bencillik o tahttan sana emirler yağdırarak senin de bir taht edinmeni ister: Servet, şöhret, kudret vs. tahtı. İnsan bütün hayatını bu tahtlara oturmak için harcar ama sonuç olarak kendisini mezarda bulur. Ne hüzün dolu bir sonuç! (AZ Kitap)
ÖZKAN SAÇKAN