19 Mayıs 2023, Atatürk’ün Samsun’a çıkışının ve kurtuluş meşalesini tutuşturmasının 104.Yıldönümü.
Asil Türk Milleti’ne kutlu olsun!
Bu önemli tarihin öyküsüne gelince…
Almanya’nın I.Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması üzerine, müttefiki olan Osmanlı İmparatorluğu da yenik sayılarak, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalır.
Çanakkale Zaferi’nin muzaffer komutanı Mirliva (Tümgeneral) Mustafa Kemal, bu sırada 7.Ordu Komutanı olarak Suriye cephesinde bulunuyordu.
Hemen kendisine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevi verilerek, gıda ihtiyaçlarının karşılanması için İskenderun Limanını ve ayrıca silahlarını İngilizler’e teslim edip Adana’ya çekilmesi emri verilir.
Paşa, Adana’ya döner lakin İskenderun limanının ve silahların teslimi emirlerine uymaz. Bunun üzerine 7 gün gibi kısa bir süre yaptığı Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevinden azledilir ve derhal İstanbul’a dönmesi emredilir. Özellikle silahları, güvenli gördüğü yerlere naklettirir, ondan sonra da trenle İstanbul’a döner.
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
13 Kasım 1918 tarihinde Haydarpaşa Garında trenden indiğinde, tesadüf bu ya, işgal kuvvetlerinin savaş gemileri ağır ağır önlerinden geçmektedir.
Hemen dudaklarından tarihe geçen şu iki sözcük dökülür:
“Geldikleri gibi giderler!
İSTANBUL’DA GEÇEN 6 AYDA NELER OLDU?
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da kaldığı 6 aylık süre içinde, vatanın kurtarılması için çareler aramaya, İsmet Paşa (İnönü), Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Kazım Paşa (Karabekir), İsmail Canbulat, Kara Kemal, Rauf Bey (Orbay) gibi güvendiği arkadaşlarıyla gizli toplantılar yapmaya başlar.
Hatta asıl maksadını dışa vurmadan dört defa da Padişah Vahdettin’le görüşür.
Tabi bu arada İngiliz istihbaratçılar boş durmamakta, Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamak için fırsat kollamakta idi.
Yakın tarih yazarları ittifakla; “Mustafa Kemal en büyük siyasal yeteneğini İstanbul’da geçirdiği bu 6 ay boyunca göstermiştir.” Der. (Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, C.1, s.3
Mustafa Kemal’in İstanbul’daki faaliyetleri üç ana aşamadan oluşmaktadır.
1.Siyasal girişimler
Bu aşamada, Mustafa Kemal hükümette yer alıp Harbiye (Savaş) Bakanı olmak için
çalışmalar yapmıştır.
2.İhtilalci darbe girişimleri
3.Anadolu’ya geçiş
İlk iki girişimden beklediği sonucu alamayacağını anlayan Mustafa Kemal Paşa,
üçüncü girişimde yani Anadolu’ya geçişte karar kılar.
Mustafa Kemal Paşa’nın asıl amacı, bir yolunu bulup kendini Anadolu’ya atıp, kurtuluş meşalesini tutuşturmaktır.
Nihayet beklediği fırsat eline geçer.
İngiliz Komiserliği’ne Karadeniz’de Türk çetelerinin ve özellikle de Giresunlu Osman Ağa’nın şiddet hareketlerinde bulundukları, Anadolu’da şuralar kurulduğu ve silahların teslimi konusunda ağırdan alındığına dair şikayetler ve raporlar gelmektedir. Dolayısıyla bir hal çaresi bulması için Padişah Vahdettin’i sıkıştırmaktadırlar.
Tacını ve tahtını kurtarmanın derdine düşmüş olan Vahdettin de, Ermeni tehcirine adı karıştığı gerekçesiyle idam hükümlüsü olarak aranan ve Giresun dağlarında Pontus çetelerine karşı amansız bir savaş vermekte olan Topal Osman’ın yakalanması ve Karadeniz Bölgesi’nde asayişin sağlanmasından yana idi.
“PAŞA, PAŞA! DEVLETİ KURTARABİLİRSİN!” NE ANLAMA GELİYOR?
Mustafa Kemal Paşa’nın arkadaşlarının hükümete tavsiyeleri üzerine Padişah Vahdettin, 9.Ordu Müfettişi sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa’yı bu iş için görevlendirir. Oysa Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncesi tamamen farklıdır. İlk amacı da, Pontus çetelerine karşı savaşan Osman Ağa gibi vatanseverlerle tanışıp, onları yanlarına çekmekti.
Tam yetkiyle donatılmış Padişah Fermanı’nı cebine koyan Mirliva (Tümgeneral) Mustafa Kemal Paşa, veda için Padişah’ın huzuruna çıkar.
Vahdettin O’na şöyle hitap eder:
“-Paşa, paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin!”
Bunun anlamı şudur:
“İşgal Kuvvetleri beni daha fazla zorda bırakmadan şu Topal Osman ve çetesi başta olmak üzere ne kadar Türk vatansever varsa, bir şekilde icabına bak, ben de tahtımı, tacımı koruyayım”
Vatan, millet umurunda bile değildir.
Öyle ya, Ona göre “millet koyun sürüsü, o da onların çobanı!”
Varsa, yoksa tahtı ve tacı!
Artık yola çıkma vakti gelmiştir.
40 BİN ALTIN YALANI!
Paşa’ya, Dahiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) ödeneğinden 1000 lira ile 23 karargâh mensubunun 3 aylık maaşları, yollukları ve yüzde 50 zam ile değişik ihtiyaçlar için de
25 bin lira verilir.
Bu ödenekler, o zamanın mali durumuna göre çok gibi görünebilir.
Oysa 1920’de Sadrazam Damat Ferit, birkaç kişilik heyetiyle Paris Barış Görüşmeleri’ne giderken kendisine 70.000 lira verildiğini de unutmamak gerekir!
40 bin altın yalanına gelince…
Hani argoda; “Ya hesap bilmiyorsun ya da hiç dayak yememişsin!” diye bir laf vardır ya…
Tarihi, bu yalanları ortaya atıp, cahil kesime yutturan “Fesli” bir deliden, Necip Fazıl ve Bahadırlıoğlu gibi tarihçilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan palavracılardan öğrenmeye kalkarsanız, olacağı budur!
Bu utanmazlar ya hiç hesap bilmiyorlar ya da hiç dayak yememişler, besbelli!
Bakın tane tane anlatalım.
Bir altın 7.6 gram olduğuna göre 40.000 altın 304 bin gram, yani 304 kilo eder.
Buraya kadar anlaştık mı.
Anlaştıksa, devam edelim.
E, haliyle bu altınlar sandıklara yerleştirilmesi gerekir.
Her sandık 50 kilo olsa, 304 kilo altın 6 sandık eder.
Bu koca altın yüklü 6 sandık Şişli’den Galata rıhtımına, rıhtımdan açıkta bekleyen Bandırma vapuruna, oradan Samsun’a, Samsun’dan Havza’ya, Amasya’ya, Sivas’a, Erzurum’a, tekrar Sivas’a ve nihayet Ankara’ya taşınacak, kimsenin ruhu bile duymayacak.
Kaldı ki ellerinde 3-4 kişinin zor sığdığı, sık sık arıza yapan, lastiklerinin içine ot tıkılmış üç
adet hurda araba vardır.
Kaldığımız yerden devam edelim.
MUSTAFA KEMAL PAŞA VE ARKADAŞLARI SAMSUN’A HAREKET EDİYOR
Mustafa Kemal Paşa, hiç vakit geçirmeden 15 Mayıs 1919 tarihinde kendisine inanmış 18 vatansever arkadaşını yanına alarak, Bandırma adlı köhne bir vapurla yola çıkar.
Gemide Mustafa Kemal Paşa ve kurmayları 22, er ve erbaş 25, müşavir ve katipler 8, gemi personeli (biri Göreleli serdümen Ali oğlu Basri) 21 kişi olmak üzere toplam 76 kişi bulunuyordu. (Genelkurmay ATASE Başkanlığı)
Gemideki kurmayların adlarını Dr.Fethi Tevetoğlu şu şekilde sıralıyor:
1.Kurmay Albay Re’fet Bey (General R. BELE, 3. Kor. Kom)
2. Kurmay Albay Manastırlı Kazım Bey (General K. DİRİK, Müfettişlik Kur Bşk.)
3. Dr. Albay İbrahim Talî Bey (İ.T.ÖNGÖREN, Müfettişlik Sağlık Bşk.)
4. Kurmay Yarbay Mehmet Arif Bey (AYICI, Kurmay Bşk. Yardımcısı)
5. Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey (H.GEREDE, Karargâh Erkan-ı Harbiyesi İstihbarat
ve Siyasiyat Şubesi Müdürü)
6. Topçu Binbaşı Kemal Bey (K.DOĞAN, Müfettişlik Topçu K.)
7. Doktor Binbaşı Refik Bey (R.SAYDAM, Sağlık Bşk. Yardımcısı)
8. Yzb. Cevat Abbas (C.A.GÜRER, Müfettişlik Başyaveri)
9. Yzb. Mümtaz (M.TÜNAY, Kurmay Mülhakı)
10. Yzb. İsmail Hakkı (İ.H.EDE, Kurmay Mülhakı)
11. Yzb. Ali Şevket (A.Ş.ÖNDERSEV, Müfettişlik Emir Subayı)
12. Yzb. Mustafa Vasfi (M.V.SÜSOY, Karargah K.)
13. Ütğm. Hayati (Kurmaybaşkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kalem Amiri)
14. Ütğm. Arif Hikmet (A.H.GERÇEKÇİ, Kurmay Mülhakı, sonra 3. Kor. K. Yaveri)
15. Ütğm. Abdullah (İaşe Subayı)
16. Tğm. Muzaffer (M.KILIÇ, Müfettişlik İkinci Yaveri, II.Dönem
Giresun Milletvekilliği yapmıştır.)
17. Birinci sınıf katip Faik (F.AYBARS, Şifre Katibi)
18. Dördüncü sınıf katip Memduh (M.ATASEV, Şifre Katibi Yardımcısı)
(Dr.Fethi Tevetoğlu, Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar, Atatürk ve Çevresi Yayınları,1971)
Bunların haricindeki diğerleri:
Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi
Mülhak Yüzbaşı Rauf
Yüzbaşı Hersekli Ahmet Efendi
Mülhak Teğmen Zebur
Emir Subayı Teğmen Ruhsat
İZMİR’İN İŞGALİ GİRESUN’DA PROTESTO EDİLİYOR
Onlar Samsun’a doğru hareket ede dursunlar, aynı gün yani 15 Mayıs’ta Yunanlılar
yerli Rumların “zito zito (yaşa yaşa)” naraları ve taşkınlıkları arasında İzmir’e çıkarlar. Her taraf Yunan bayraklarıyla donatılmıştır. Türkler ise sinmiştir. Ancak biri vardır ki daha fazla dayanamaz. Kurtuluş Savaşımız’ın “İlk Kurşun”uyla Yunan bayraktarının alnında delik açar. Hasan Tahsin takma adıyla tanınan bu kahraman, Osman Nevres adlı bir gazetecidir. Korku ve şaşkınlıkla bir an duralayan Yunanlılar, toparlanır toparlanmaz Hasan Tahsin’i oracıkta şehit ederler. Öfkeleri dinmemiştir. Yerli hainlerin de desteğiyle vahşete başlarlar. Masum insanların kanları gövdeyi götürmektedir. Yakıp, yıkmalar, ırza geçmeler, yağmalar… bir birini izler.
Yerli Rumlar, Yunan’ın İzmir’e çıkmasını yurdun muhtelif yerlerinde olduğu gibi Giresun’da da sevinç gösterileriyle karşılarken, İzmir’in İşgali’ni protesto için ilk ses de Giresun’dan yankılanır. Bu sıralarda Kayabaşı köyünde bulunan Osman Ağa’ya haber salınır. Osman Ağa’nın talimatıyla Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti iki gün sonra büyük bir miting düzenler.
MUSTAFA KEMAL PAŞA SAMSUN’DA (19 MAYIS 1919)
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar. Mülki ve askeri erkan tarafından törenle karşılanır. Hasan İzzettin Dinamo’nun tabiriyle artık, “Kutsal İsyan” başlamıştır. Paşa, buradaki işlerini bitirdikten sonra Havza’ya geçer.
Yaptırdığı soruşturma sonucu hakkında olumlu şeyler duyduğu Osman Ağa’yı Havza’ya görüşmeye davet eder.
MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE OSMAN AĞA HAVZA’DA EL SIKIŞIYOR (29 MAYIS 1919)
Ermeni Tehciri’ne adı karıştığı için Osman Ağa bu sıralarda çetesi ile birlikte dağlarda dolaşmakta, Pontus eşkıyasına karşı amansız bir savaş vermektedir. Vatanın kurtuluşu için beklediği fırsat şimdi eline geçmiştir. Ancak yine de endişeleri vardır. Ya, Paşa Hazretleri’nin niyeti kötü ise?..
Yanına en gözü pek adamlarından beş kişiyi alır. Çete kıyafetlerini ve silahlarını denk yaparak tebdil kıyafet yola çıkarlar. Giresun’dan motorla Samsun’a, oradan da yaylı arabayla Havza’ya hareket ederler. Havza’da bir hana yerleşirler. Paşa Hazretleri’nin hangi amaçla Havza’ya geldiğini anlamak için de kahvehanelerde halktan bilgi toplamaya başlarlar. Paşa’nın vatanın kurtuluşu için buraya geldiğini anlayınca hanlarına dönüp, asıl kıyafetleri olan aba-zıpkalarını özenle giyinirler. Silahlarını, fişekliklerini kuşanırlar. 29 Mayıs 1919 akşamı Mustafa Kemal Paşa’nın konakladığı otelin yolunu tutarlar.
Paşa tarafından sıcak karşılanırlar ve iltifatlara mazhar olurlar.
Sonunda, vatanın kurtarılması için birlikte mücadeleye atılma konusunda el sıkışıp, anlaşırlar.
Osman Ağa, Paşa’dan aldığı talimatları uygulamak üzere Giresun’a çetesinin başına dönerken, Mustafa Kemal Paşa da, Erzurum ve Sivas Kongreleri için yoluna devam eder.
19 Mayıs’ın kısa öyküsü budur!
19 MAYIS’IN NASIL BAYRAM OLDU
“Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” ilk defa 1926 yılında “Gazi Günü” adı altında Samsun’da kutlanmış…
1926’da da Beşiktaş Spor Kulübü’nün girişimleriyle Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü hâline gelmiş, 24 Mayıs 1935’te “Atatürk Günü” adı altında resmiyet kazanmış…
20 Haziran 1938 tarihinde de kanunla “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır.
12 Eylül Darbesi ile yönetime gelen Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi, Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı olan 1981 yılını kanun çıkararak Atatürk Yılı kabul ve ilan etmiş, kutlamalar kapsamında “Gençlik ve Spor Bayramı”nın adı da “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak değiştirilmiştir.
“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” yüce Türk Milleti’ne bir kez daha kutlu olsun!
Ne mutlu Türk’üm diyene!