“Ünlülerle Anılarım” adlı kitap çalışmamdan geçtiğimiz günlerde dört anekdot (Öztürk Serengil, İsmet Nedim, Fethi Karamahmudoğlu ve Hüner Coşkuner) sunmuştum.
Bu akşam sunacağım anekdotların beşincisi, Zeki Müren’le 5 yıl aynı sahneyi paylaşmış ve ayrıca üç “Altın Plak” kazanmış olan 1960’ların ünlü assolisti Göreleli hemşehrimiz Güler Gürses’le ilgili.
Onunla, Giresun Dergisi adına evinde yaptığım oldukça ayrıntılı söyleşiden seçtiğim iki anekdotu sizlerle paylaşıyorum:
“MÜZEYYEN SENAR’A ÖMÜR BOYU MİNNETTARIM”
“…Güler Gürses yükselişini sürdürmektedir. 1957 yılında Tepebaşı Gazinosu’na transfer olarak, Türk Musıkisi’nin devlerinden Müzeyyen Senar’la birlikte çalışmaya başlar. Ancak ne var ki, bir gün kendisini kapının önünde buluverir. Adeta şok olur. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak evinin yolunu tutar. Bu olayı, Allah da reva görmemiş olacak ki, o gece Müzeyyen Senar’ın ayağı kırılır. Bunu hayra yormayan Müzeyyen Senar, yaptığı hatayı anlayarak Güler Gürses’i geri çağırır. O’nu çekemeyen sanatçılardan biri dedikodu yapmıştır. Kovulma nedeni buymuş meğer. İş tatlıya bağlanır. Dilerseniz bu bölümü Güler Gürses’in ağzından dinleyelim:
‘Müzeyyen abla beni odasına aldı. ‘Kızım beni tanıyor musun?’ dedi. Hayır efendim, çok küçüktüm, sizi sadece plaklarınızdan tanıyorum, dedim. Bana iltifatlarda bulundu, gönlümü aldı. Sahneye dördüncü sırada çıkacaksın. Şu, şu elbiseler sana dikilecek, dedi. Benim elimden tuttu. Bana büyük bir insanlık, ablalık, annelik, hocalık yaptı. Kendisine ömür boyu minnettarım.’ “
***
“ZEKİ MÜREN: “GÜLER HANIM, BENDEN DAHA ÇOK SÜKSE YAPIYORSUN!”
“…Zeki Müren’le ilgili anısının çok olduğunu ve hangi birini anlatacağına karar veremediğini söyleyen Güler Gürses, hemen o anda aklına gelenlerden birini anlattı bize:
‘Bir gün dayım (Bestekar, TRT Koro Şefi Kemal Gürses) beni Grafson Plak Şirketi’ne götürdü. Plak doldurdum. O akşam Zeki Müren’e bu olayı açarak, ‘Abi, ben 4 tane plak yaptım’ dedim. Şöyle bir kasıldı ve güldü. Esprileri de bazen çok aşırı olurdu. Tabi bu hareketlerinden alındım ve ‘Aşk olsun yani, hevesimizi kursağımızda koyma. İnsanın elinden tutuldu mu tam tutulur. Şakası mı var bunun, dedim. Elimdeki eserleri de (Kemal Gürses’in besteleri) aldın, diye üsteledim. Zeki Müren, şakanın dozajını kaçırdığını anladı ve; ‘Her ne kadar elinizdeki eserleri alsam dahi, sana eser vermekte sakınca mı buluyorum kendimde. Benim eserlerimi de sen okuyorsun, benden daha çok sükse yapıyorsun’ diyerek gönlümü aldı.’
Sevdiği insanı tam severdi. Yalanı, riyayı sevmezdi. Dedikoduyu hiç sevmezdi. Bunların hiç biri bende olmadığı için, düşünebiliyor musunuz, tam 5 yıl yani 10 sezon birlikte çalıştık. Birbirimizi hiç kırmadık.Dile kolay. Allah bana böyle büyük bir sanatçıyla çalışmayı nasip etti.”(Giresun Dergisi: Yıl:1998, Sayı: 123 Sayfa:76-79)