Giresun Sanat

ATATÜRK DEYİNCE…

ATATÜRK DEYİNCE…
71 kez
09 Kasım 2023 - 22:14
Ulu Önderimiz, Büyük Kurtarıcımız, Cumhuriyetimiz’in Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sonsuzluğa uğradığımızın 85’inci yıldönümünde bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz.
Peki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk deyince aklımıza neler gelir?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce dilerseniz, şöyle bir giriş yapayım.
Bilindiği gibi Atatürk hakkında bugüne kadar sayısız yerli ve yabancı eser kaleme alınmış, her yazar ve araştırmacı kendi üslubuna, kendi anlayışına göre O’nu anlatmaya çalışmıştır. Öyle inanıyorum ki, O’nun hakkında yazılanlar yine de eksik kalmıştır.
Bir sosyal medya paylaşımında, yüz yılda bir dünyaya gelen böyle önemli bir şahsiyetten kısaca bahsetmenin ne kadar zor olacağını takdirlerinize bırakıyor, konuya giriyorum.
Şanlı tarihimiz, çağlar ötesine doğru kök salmış bir ulu çınar gibidir. Kimi tarihçiye göre 5 bin, kimine göre ise 10 bin yıllık bir geçmişimiz vardır.
Kim bilir bu 5 bin, 10 bin yıllık süre içinde ne devletler, ne imparatorluklar kurduk.
Ama biz sadece 16 tanesini ve sonuncu devletimiz olan TC’yi biliyoruz.
İşte, adına “Türk Milleti” denilen bu ulu çınar, tarihi boyunca her defasında iç ve dış düşmanlarca tarih sahnesinden silinmeye çalışılmıştır.
Ancak, mayasında hükmetme kudreti bulunan bu asil millet, “Anka Kuşu” misali her defasında küllerinden yeniden doğmasını bilmiş, bugüne kadar da varlığını sürdürmeyi başarmıştır.
Şurası bir gerçektir ki, milletini tanımayan milli tarih şuurundan mahrum bir lider, en kalabalık ordulara, en modern silahlara da sahip olsa, başarıya ulaşması mümkün değildir.
Bunu çok iyi bilen Atatürk, mükemmel bir kurmay subay olarak tarihini çok iyi etüt ettikten sonra, Türk Milleti’nin kanında ve mayasında mevcut bulunan cevheri harekete geçirerek girdiği her savaştan zaferle çıkmasını bilmiştir.
Ta Dobruk ve Derne muharebelerinden başlayarak, Çanakkale’de, Sakarya’da, Afyonkarahisar’da, Dumlupınar’da askerlik sanatını bir dantela gibi işleyerek tarih sayfalarındaki mümtaz yerini almıştır.
“Geldikleri gibi giderler” diyerek, İç Anadolu bozkırlarının küçük bir köşesine sıkıştırılmış bir milleti, “Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz!” diyerek, düşmanı İzmir’de Akdeniz’in derinliklerine gömerek askerlik mesleğine mareşal rütbesiyle zirvede son noktayı koymuştur.
Nitekim O’nun Anadolu’da yakmış olduğu özgürlük ve kurtuluş meşalesinden sıçrayan kıvılcımlar, çok geçmeden Afrika ve Asya’nın mazlum milletlerinin ümit ışığı olmakta gecikmemiş, bu sayede kısa süre içinde yüzden fazla özgür ve bağımsız devlet ortaya çıkmıştır.
Bakınız dost ve kardeş Pakistan’ın eski cumhurbaşkanlarından Eyüp Han ne demiş:
“Biz Pakistan’da Kemal Atatürk’ü gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamı olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve eşsiz bir vatansever olan Atatürk, vatanını yeniden büyüklük yoluna koydu. O, yalnız Türk Milletinin sevgili önderi değildir. Dünyadaki bütün Müslümanlar gözlerini sevgi ve hayranlık hisleriyle O’na çevirmişlerdir.”
Fransızlar tarafından yıllarca sömürülen, soykırıma tabi tutulan bir başka Müslüman ülke Tunus’un efsanevi Cumhurbaşkanı Habip Burgiba da, Atatürk için şu sözleri söyler:
“Kemal Atatürk, Tanrı’nın seçtiği bu büyük insan, ölümü esirliğe tercih eden bir milletin neler yapabileceğini hayretler içinde bulunan bütün dünyaya göstermiştir. Bu mucizeyi hiç unutmayacağız. Onun ölmez eseri, hakimiyetlerini elde etmiş milletlerin kaderlerine hükmedenler için ışıklı bir örnek ve bir ilham kaynağı olarak kalacaktır.”
Bunlar Müslüman devlet adamlarının sözleri.
Peki ya, diğer dinlere mensup devlet adamlarının sözlerine ne demeli?
Burada sözü, ünlü yazarlarımızdan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na bırakalım:
“1938 kasımında Saygon’da idim. Bu Uzakdoğu dünyasının bizimli hiçbir irtibatı yoktur. Oraya vardığım zaman, kendin tamamen bomboş olduğunu görerek şaşırdım. Herkesin mabedlere doluştuğunu söylediler. Acaba onların dini bir günleri miydi? Bunu sorduğumda: ‘Mustafa Kemal ölmüş. Ruhunun selameti için Saygonlular dua ediyorlar. ‘ cevabını aldım.”
Mustafa Kemal adının dünya insanlarının gönüllerinde bu derece yerleşmiş olması, bizim için büyük anlamlar taşır.
Buyurun, şu sözler, Hindistan’ı bağımsızlığına kavuşturan M.Gandi’ye ait:
“Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrı’yı da İngiliz’in yanında zannediyordum.”
Çanakkale’de, İstanbul’un işgalinde, Suriye cephesinde hep karşımıza çıkan burnundan kıl aldırmaz azılı düşmanımız İngiltere’nin başbakanlarından LLyod George’a (Loyd Cord) veya Sir W.Churchill’e affedilen bir söz de şöyle:
“Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti’ne nasip oldu. Mustafa Kemâl’in dehasına karşı elden ne gelirdi.”
Atatürk hakkında yabancıların söylediklerine kısaca değindikten sonra, O’nun devlet adamlığına ve gerçekleştirdiği devrimlere de birkaç satır başı açalım.
Atatürk, sadece girdiği tüm savaşlardan zaferle çıkan başarılı bir asker değil, aynı zamanda eşsiz bir devlet adamıydı da.
Nitekim Atatürk, Türk Milleti’ne en layık yönetim şekli olan cumhuriyeti kurmak ve ülkemizi muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak için gecesini gündüzüne katarak bir dizi devrimleri gerçekleştirmek suretiyle, asıl mesleği olan askerliğin yanı sıra devlet adamlığında da tüm dünyanın hayranlığını uyandıracak eşsiz bir şahsiyet olduğunu kanıtlamıştır.
Bir Fransız gazetesi bir yarışma açar. Konusu şöyledir:
“Devlet adamı ile politikacı arasında ne fark vardır?”
Büyük ödül konan bu yarışmayı on binlerce yazı arasından, “Devlet adamı memleketi için bir şeyler yapmasını isteyen, politikacı ise memleketin kendisine bir şeyler yapmasını isteyen kişidir.” diye kısacık bir cümle gönderen genç bir Fransız yazarı kazanmıştır.
İşte bu tarife tam anlamıyla uyan Atatürk, belki de yeryüzünün görüp tanıdığı en mükemmel devlet adamıdır. Çünkü O, ülkesi için bir şeyler değil, 15 yıl gibi çok kısa bir zaman dilimi içinde çok şeyler yapmış, karşılığında ise hiçbir şey istememiştir. O, milletinin sevgisini her türlü hazinenin üzerinde görmüştür.
Atatürk, devlet adamlığına katı protokollerin dışında kendine özgü yepyeni bir şahsiyet kazandırmış tam bir halk adamı olup, sık sık halkın arasına karışmaktan büyük keyif alırdı. Şu sözler O’na ait:
“Ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın karşısında söylemeliyim. Yanlışım varsa, halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar açık konuştuğum zaman, halkın beni yalanladığını görmedim.”
Cumhuriyetin 3.yıl dönümü Ankara’da büyük bir törenle kutlanıyor. Protokole dahil devlet erkanı ve halk iç içe girmiş, mahşeri bir kalabalık. Tevfik Rüştü Aras, bu sevgi halesi karşısında gözyaşlarını tutamayarak ve O’nun kalabalık arasında ezilmesinden korkarak;
-“Paşam, artık otomobilinize binseniz”, diyor.
-“Tevfik Bey, sen hayatta elbet sevmişsindir, aşık olmuşsundur. Ama hiç sevilen oldun mu? Ondaki zevk, dünyada hiçbir şeyde yoktur. Hele aşığın Türk Milleti olursa…Rica ederim beni bu ilahi zevkten ayırma. Biraz daha yürüyelim.”
İşte halkına aşık, halkı O’na aşık büyük bir devlet adamı!
Atatürk, büyük bir devrimciydi.
Hedefi, Türk Milleti’ni “Muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak” idi. Bu konuda da tasarladıklarını birer birer gerçekleştirmekten geri kalmamış, Türk Milleti’nin dünya milletleri arasındaki onurlu yerini alması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamıştır.
Bu devrimlerden en önemlisi, din ve devlet işlerini bir birinden ayıran “laiklik” ilkesidir.
Atatürk, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimi mükemmel bir şekilde incelemiş samimi bir müslümandı. Bunu 1924 şubatında şu sözleriyle teyit etmiştir:
“Türk Milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, öyle inanıyorum”
Ancak yüce dinimiz yobaz ve softa takımı kişiler tarafından öyle yozlaştırılmıştı ki, yüzde 90’ı cahil olan halk kime inanacağını, kime güveneceğini bilmiyordu.
Atatürk Anayasa’ya 10 Nisan 1928 tarihinde “Laiklik” prensibini koyarak yüce dinimize gereken değeri vermiş, onu yobazların tekelinden kurtarmıştır.
Atatürk hakkında yazılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki, sözü daha fazla uzatıp sizleri sıkmama adına ancak bu kadarını anlatabildim.
Özetleyecek olursam…
Atatürk; Medeniyetçiliğin, akılcılığın, halkçılılığın, milliyetçiliğindir, cumhuriyetçiliğin, laiklikliğin adıdır.
Atatürk; hak, hukuk ve adaletin adıdır.
Atatürk; Milli ve manevi değerlere sahip çıkmanın adıdır.
Atatürk; Dini, mezhebi, kökeni ne olursa olsun, bu vatan coğrafyasında Türk olmanın onurunu taşıyan vatandaşlar olarak kaderde, kıvançta, tasada ortak ülküler etrafında toplanarak birlik ve beraberlik içinde olmanın adıdır.
Atatürk; Vatan, millet, devlet, bayrak sevgisini her türlü sevginin üzerinde tutmanın adıdır.
Atatürk; Köylüye, işçiye, çiftçiye değer vermenin adıdır.
Atatürk; Muasır medeniyetlerin üzerine çıkmak için müspet ilimleri rehber edinerek çok çalışmanın adıdır.
Atatürk; Tüm bu sıraladıklarımın başarılı olması için gücümüzü yabancı ideolojilerden değil, “Damarlarımızdaki asil kandan” almanın adıdır.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
SEYFULLAH ÇİÇEK
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Hava durumu
-
-
-
Nem Oranı: -
Basınç: -
Rüzgar Hızı: -
Rüzgar Yönü: -
ANKET

Sitem nasıl?

Sonuçları görüntüle

Yükleniyor ... Yükleniyor ...