benim gibileri epeyce hırpalayan bi nemli sıcak var giresun’da.. bu sayfayı ihmal etmek zorunda kalışımın tek nedeni bu.. başka bişey düşünmeyin..

elbette giresun sıcağı diğil bu.. benim şehrimin yaz ayında, gündüz denize girmelerin pekbi önemi yoktu, çünkü akşam sahile hırkasız inilemezdi..

gece uyurken pencereyi açmak diye bi kavram asla düşünülmezdi.. bi kezinde, sene 84 falan olmalı, abim odasının camı açık uyumuştu, vay be ne büyük bi kahramanmış şu fahri diye uzun süre gonuşulmuştu..

yazlık yorgan diye bişi vardı yahu.. üzerine almadan uyu bakalım, derhal zatürre olunurdu.. üşenmeyin bulun yeşilgiresun arşivinden, pamuklu yorgan başlıklı bi makalem vardır.. bunca çapsız arasında, eski giresun’u anlatan en iyi yazıdır.. (ben yazdım diye diğil.. ötekiler berbat, napim ya?)

ahabu iklim yüzünden ölmesem iyi ulan diyerek bu gısmı kapatayım..

***

(ben meylimi üç güzele düşürdüm

biri şemsi, biri kamer, ille elif

onların aşkıyla aklım şaşırdım

biri şemsi, biri kamer, ille elif)

***

sağlık çalışanı eski bi dost anlattıydı vaktiyle.. epeyce yaşlı bi amca, giresun devlet hastanesinden trabzona sevk olunmuş.. durumu çok ağır imiş.. kendinden haberi yok gibi bişiymiş.. aynen ben yani!!!!

ambülans hızla trabzona girmiş, trafik sıkışıklığı nedeniyle sirene asılmış sürücü.. siren sesiyle amcamız şöyle bi uyanıp gözlerini aralamış..

ve sormuş bizimkine;

-nooldu yeenim, yolda hasta mı var?

***

(birinin evleri kaya başında

birinin evleri alnım duşunda

biri yeni değmiş onbeş yaşında

biri şemsi, biri kamer, ille elif)

***

anacaazım hasta bi süredir.. gerçi 90 yaşın organ gocaması dışında tekbi sorunu yok ama, kas güçsüzlüğü diye de bi derdimiz var..

iki devlet hastanesi..

iki özel hastane..

dahiliye, nöroloji, ortopedi, kardiyoloji..

kan vermeler, kan almalar..

tahliller, ultrasonlar..

serumlar, iğneler..

20 çeşit ilaçlar..

fizyoterapist..

bakıcı kadın..

vaziyetimiz bu idi epeydir.. en son, geçen, yeğenim kaya’yı aradım;

-oolum gelirken hasta bezi al bari, geceleyin rahatlık olur..

-tamam dayıcım..

annem duymuş içenlerden bu konuşmayı.. merakla sordu;

-kim hasta apo?

***

(birinin parmağı dopdolu yüzük

birinin kolunda sırça bilezik

büyüğünü sevsem küçüğe yazık

biri şemsi, biri kamer, ille elif)

***

a) sağlıkçı dostumla aramız limoni.. hem Atatürkçülerle, hem Atatürk düşmanlarıyla yarenlik edenleri sildim yaşamımdan..

b) doğanın dengesi bozuldu, iklimler değişti, betonlaşma falan filan gonuşuklardan nefret ederim, boş lafı bırakın.. bu galaksinin bi döngüsü olmalı, sallıyorum 200 yılda bi olurdur bu saçma sapan sıcaklar / soğuklar.. doğa gendini düzeltür, siz garışmayın.. ve bencileyin, kuşkusuz ki o unutulmaz hava durumu sunucusu azeri abimizle aynı görüşteyim; “bu tahminlere pek de inanmayın, yer onun, göğ onun, Allah’ın dediği olur”!!!

c) hiçbişi eski giresun diğil ki.. yemişim iklimini.

d) annem evde.. taburcu oldu.. sevgili kardeşim dr ahmet ali, yaklaşık bi büyük poşet ilacı iptal etti, halen yarım poşet ilacı var ama.. karışmamak lazım, yer onun, göğ onun.. dert onun, çare onun..

***

(turna gelir, yüce dağı yol eder

ördek gelir, çayır çimen göl eder

üç güzel oturmuş bana el eder

biri şemsi, biri kamer, ille elif)

***

gelmiş geçmiş en zampara ozanımız karacaoğlan bunları demiş işte..

şemsi de kimmiş la diye şaşırmayın, güneş o güneş! kamer dediği ay!

elif yengemiz hepsinden güzelmiş..

aşk budur..

benim elif’im de dünyalar güzeli..

ama adı elif diğil..