Beni tanıyanlar biliyor, fanatik denecek derecede bir Türk Sanat Müziği tutkunuyum.
Tabi ki en az bir o kadar da Türk Halk Müziği…
Barış Manço, Cem Karaca, Ayten Alpman, Erol Büyükburç, Erkin Koray ve Göreleli hemşehrim Şenay (Ekiz) Yüzbaşıoğlu gibi sanatçılarımız sayesinde “Aranjman”, “Pop” ve “Türk Hafif Müziği” gibi adlarla anılan müzik türünün de seviyeli olanlarını oldukça sevdim.
Ama her nedense “Arabesk” denilen türü bir türlü sevmedim, sevemedim.
Hani, “Renkler ve zevkler tartışılmaz” derler ya…
Bu nedenle sevenlere saygı duyuyorum.
Evet sevgili dostlar, bugün aldığımız habere göre Arabesk’in sembol ismi Ferdi Tayfur Hak’ka yürümüş.
Türünü sevmesem de, emeklerine ve kişiliğine hep saygı duymuşumdur.
Kendisiyle tanışma, birkaç kelam etme fırsatımız da oldu.
Bu nedenle üzüntümü ifade ederken, o tarihe ait anımı ve bir adet fotoyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
1999 yılı Mayıs ayının ilk haftalarından birinde olacak.
Bir telefon…
Büyük bestekar ve ses sanatçısı dostum, ağabeyim İsmet Nedim arıyor:
-“Seyficiğim, şu anda Muazzez Ersoy’un hayat arkadaşı Metin Güneş yanımda.
İkimizin ortak eseri olan ‘Sen sevgiden ne anlarsın’ (Söz: Seyfi Çiçek, Beste: İsmet Nedim) adlı şarkımızı dinlettim, çok beğendi. Muazzez Hanım’a da okutacağını söyledi. İşin yoksa gel seni tanıştırayım.”
Bu güzel haber üzerine gidilmez mi, uçtum!
Soluğu, bir saat sonra İsmet ağabeyin Levent’teki evinde aldım.
Metin Bey’in ziyaret sebebi, hayat arkadaşı Muazzez Ersoy’un “Nostalji” albümlerinde eserleri bulunan bestekar ve söz yazarlarına ödül vermek üzere 18 Mayıs 1999 tarihinde Maksim Gazinosu’nda düzenleyecekleri geceye, albümde iki bestesi (Adını anmayacağım ve Oyun bitti) bulunan İsmet Nedim’in davetiyesini vermekmiş.
İsmet ağabey, hazır gelmişken Metin Bey’e “Sen sevgiden ne anlarsın” adlı ortak eserimizi dinletmiş, o da çok beğenmiş. Muazzez hanıma da dinletip, ilk fırsatta albümlerinden birine koyacaklarını söylemiş. Düşüncesini bana da söyleyince çok mutlu olmuştum. Lakin Metin Güneş bir süre sonra Muazzez hanımla yollarını ayırınca, bu proje yatmış oldu. Ancak İsmet ağabey bu şarkımızı kendi sesinden yorumlayarak, 2011 yılında Medya Müzik tarafından yapılan CD’sine koydurdu.
Şimdi gelelim yeniden Maksim Gazinosu’nda yapılacak geceye.
Metin Güneş, İsmet ağabey ve ailesinin yanı sıra beni de geceye davet etmişti.
O gün geldi, çattı.
Geceye İsmet ağabey ve ailesiyle birlikte gittik.
Ne garip bir tecellidir ki İsmet Nedim, Zeki Müren’in kaprisleri yüzünden 1967 yılında son anda kapısından döndüğü Maksim’e, 32 yıl sonra bu kez ödül almak için konuk olarak giriyordu!
Neyse, bize ayrılan masada yerlerimi aldık.
(Foto: (Soldan-sağa) Metin Güneş, İsmet Nedim, İ.Nedim’in kardeşi, İ.Nedim’in eşi Zeynep hanım (beyazlı, kafası öne eğik), İ.Nedim’in kızı Dilara (kafası sağa çevrilmiş olan), Şair Mehmet Erbulan ve bendeniz Seyfullah Çiçek.)
Halit Kıvanç’ın sunuculuğunu üstlendiği gecede hemen hemen tüm ulusal basın, “Nostalji” albümünde yer alan bir birinden güzel eserlerin bestekarları, söz yazarları, bazılarının da varisleri hep orada idi.
Kimler yoktu ki?
İşte aklıma gelenlerden bazıları: İsmet Nedim, Teoman Alpay, Suat Sayın, Yusuf Nalkesen, Cavit Deringöl, Ferdi Tayfur, Mehmet Erbulan, Halit Çelikoğlu, Gülden Karaböcek, A.İhsan Kısaç ve daha niceleri.
Gecenin açılışını muhteşem sesiyle Muazzez Ersoy yapmıştı.
Program o gece; bir şarkı, bir ödül töreni, bir şarkı, bir ödül töreni…şeklinde devam
etti.
Sonuçta İsmet Nedim de alkışlar arasında “Adını anmayacağım” ve “Oyun bitti” adlı besteleriyle ödülünü almış oldu.
Bir ara yanımıza kadar gelen Ferdi Tayfur, İsmet Nedim’e dönerek, “Üstadım, masamıza şeref verir misiniz?” dedi.
Bu davet üzerine, beni de yanına alan İsmet ağabey Ferdi Tayfur’u kırmayarak ricasını yerine getirdi.
Beş-on dakikalık bir sohbetten sonra, ayakta poz vererek o anı ölümsüzleştirdik.
(Soldan sağa: İsmet Nedim’in kızı Dilara, İsmet Nedim, bendeniz ve Ferdi Tayfur.)
Hani şair, “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” demiş ya…
Çok haklıymış!
İsmet ağabeyi de geçen yıl, 19 Mart 2024 tarihinde sonsuzluğa uğurlamıştık.
İki ayrı türün öncüsü olan iki değerli sanatçımıza bir kez daha Allah’dan rahmet diliyorum.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun.



