Giresun Sanat

Haftanın Kitapları

Haftanın Kitapları
26 kez
04 Nisan 2021 - 7:50

Özkan Saçkan’dan Haftanın Kitapları…

Özkan SAÇKAN

Haftanın Kitapları

Sonsuza kadar sürmez

Kemal Aslan’dan Barbarlar Çağı… Yakıp-yıkar, korkudan barbarlar, hiçbir iz olmasın ister, geçmişe dair, tanığı çoktur, açtıkları derin yaraların, şahittir tarihi kavimlerin, halklar yaralarını sarar, sonsuza kadar sürmez, geldikleri gibi, gider barbarlar. (Artshop Yayıncılık)

Acı dolu ve sarsıcı bir olay

Mukhtar Mai’den Namus Adına-Pakistan’dan Yükselen Adalet Sesi. Yayımlandığı yıl Fransa’da en çok okunan üç kitaptan biri olan ve yirmi üç dile çevrilen kitap, TIME tarafından “Dünyanın En Etkili Kişileri” listesine seçilen yazarın sarsıcı hikâyesi. Yazar, Haziran 2002’de acı dolu ve sarsıcı bir olay yaşadı. Pakistan’ın Meerwala köyünde hayatının beklenmedik şekilde değişeceğinden habersiz ailesiyle birlikte sessiz, sakin bir hayat sürmekteyken, erkek kardeşine yöneltilen suçlar için sorumlu tutuldu. Namus meselesi yüzünden, çarpık bir aşiret sisteminin mağduru oldu. Kadınlığını geri dönüşü olmayacak şekilde yaralayan bir grup erkek karşısında, kendisini bilinmeyenlerle dolu bir adalet denklemi içinde buldu. Yine de yaşadığı onur kırıcı trajedi karşısında pes etmemeyi seçti ve köyünde aynı çarpık sistemden muzdarip diğer genç kadınların sesi olmak üzere, adalet mücadelesine başladı. (Epsilon Yayınevi)

Tanrı’yı arzu etmek

Simone Weil’den Tanrı’yı Beklerken. Bu kitap, Fransız filozof ve toplumbilimci yazarın en önemli eserlerinden biridir. Yazarın Tanrı sevgisi üzerine kaleme almış olduğu denemeler ve mektuplarından oluşmaktadır. Adı rastgele seçilmiş değildir. Onun bekleyişi, efendinin dönüşünü bekleyen hizmetçinin uyanık durumunu gösterir; onun içini kemiren ‘tamamlanmamış’ bir karakteri ifade eder. Yazar için Tanrı’nın son derecede uçsuz bucaksız sevgisi, zamanın ve mekânın sonsuzluğu üstünden gelir bulur bizi. Bizim bekleyişimizden azadedir O’nun gelişi; ama zamanında gelir o… İnsan, iyiliği beklemek ve kötülüğü uzaklaştırmaktan başka şey yapmamalı. Sadece kötülük tarafından sarsılmamak için kas gücünü kullanmalıdır. Tanrı’yı arzu etmek ve geri kalan her şeyden vazgeçmek, selamete erdiren budur sadece. (Fol Kitap)

Aile içinde rollerin değişmesi

Maite Carranza’dan Hayatımın Rolü. Olivia, oyuncu annesinin bunalıma girmesi ve hastaneye kaldırılmasıyla, olan bitenden habersiz küçük kardeşi Tim’i oyalamak ve hayata yeniden tutunmak için bir film oyunu kurgular. Yeni taşındıkları mahallede onları yeni renkler, yüzleşmeler, kimlikler ve roller beklemektedir. “Hepimizin başına gelebilir” duygusundan “Hayat sürprizlerle doludur” duygusuna usta işi bir kurguyla sürükleyen roman, her yaştan okura “tanıdık” gelecek ve umudu yüceltecek nitelikte. Aile içinde rollerin değişmesi, erken yaşta ağır sorumluluklar üstlenmek, yoksullukla baş etmek gibi zorlu süreçleri naif bir üslupla kaleme alan yazardan etkileyici bir kitap. (Günışığı Kitaplığı)

Şiirlerini taşlara yazdı

Doğumunun 100. yılında Enver Gökçe’ye Armağan. Erzincan’ın Çit Köyü’nde doğdu. O zamanlar, oralarda dutluktu geçim. Çocukluğuna yaşadı, çocukluğunu göremedi; bir gözünden oldu. Türkülerle büyüdü, türküleri büyüttü. Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ne girdi. Pertev Naili Boratav’ın öğrencisiydi, Eğin Türküleri bitirme tezi. Şair oldu, komünist oldu. Belki de komünist oldu, şair oldu. Ahmet Kutsi Tecer kötüledi şiirini; o, daha “kötüsünü” de yazdı. Başkaları da beğenmedi. Sansaryan Han’a koydular, çok çektirdiler; kalemiyle ifade vermek yerine taşlara yazdı şiirlerini. Arkadaşı İlhan Başgöz ezberledi duvarlardaki umudu; azat etti, buzat etti. Mehmed Kemal ile Mehmet Seyda ile hapis yattı. Çoktu arkadaşı, yoldaşı. Azdı işi, aç gezdi; boyun eğmedi.

Aziz Nesin “şiirlerini basayım” dedi, o ise “hayır” dedi: “Ben yerine Neruda’yı bas, işte çevirdiklerim.” (h2o Kitap)

Suki’nin hiç şansı yok gibiydi

Zeynep Alpaslan’dan Suki’nin Yoga Stüdyosu. Boz ayı Suki’nin Sardunya Kasabası’ndaki küçük, küçücük yoga stüdyosu onun her şeyiydi. Suki’ye göre yoga kendini sevmek, hem bedenini hem de ruhunu esnek tutmak, kalbini tüm dünyaya açmak demekti. Fakat bir gün yoga stüdyosunun karşısında başlayan bir inşaat, Suki’nin hayatında korkunç bir sorun yaratmak üzereydi. “Narin Lotus Çiçeği’nin Yoga Stüdyosu” gösterişli, kocaman binası ve iddialı sözleriyle Suki’ye rakip olmaya hazırlanıyordu! Suki’nin hiç şansı yok gibiydi… Acaba Suki, havalı Narin Lotusçiçeği’nin karşısında durma gücünü kendinde bulabilecek miydi? (İthaki Çocuk)

Çocuk cinselliği üzerine

Sigmund Freud’tan Küçük Hans-Beş Yaşında Bir Oğlanın Fobi Analizi – Hasan Ali Yücel Klasikler. Freud (1856-1939): Psikanaliz tarihinin en önemli vaka öykülerinden biri sayılan bu eser beş yaşındaki Küçük Hans’ın fobilerinin aile ilişkileri içinde nasıl şekillendiğini ortaya koyarken bir yandan da Freud’un çocuk cinselliği üzerine o dönemde çokça yadırganan fikirlerinin doğrulandığı bir örnek sunar. (İş Bankası Kültür Yayınları)

33 yıl sürmüş bir hükümranlık

Tahsin Paşa’dan 2. Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları. Sultan 2. Abdülhamid… 33 yıl sürmüş bir hükümranlık.

Çok yönlü bir padişah olmasının yanında bir o kadar da eleştirilen bir insan. Hakkında serinkanlı değerlendirmeler yapmak ise oldukça güç. Bir yandan kutsanırken bir yandan kıyasıya eleştiriliyor bugün bile. Kızıl Sultan ile Ulu Hakan sıfatları arasında parlayan bir ‘yıldız’ o. Ve Tahsin Paşa, 1894-1908 yılları arasında Yıldız Sarayı’nda Mâbeyn Başkâtipliği görevinde bulunmuş, Osmanlı son döneminin en önemli bürokratlarından ve Sultan 2. Abdülhamid’e en yakın isimlerden biridir. (Kapı Yayınları)

Geçmişin üzerine kapanan kapı

Jean Michel Palmier’den Bir Gölge Göstericinin Düşleri. Avrupa’nın tarihinde, 20. yüzyılda meydana gelen büyük felaketin dehşeti, geçmişin üzerine kapanan kapıyı yeniden açmaya kalktığımız her an karşımıza çıkan, hiçlik ile hayalin birbirine karıştığı, endişeyle karışık bir kurtuluş duygusuyla çoğu zaman seyre daldığımız o boşlukta aranmalı. Yazar, büyük felaketin hemen öncesi, tutkuyla bağlandığı Weimar Cumhuriyeti’nin düşünce ve sanat dünyası üzerine yazdığı bu kısa otobiyografik denemelerde, gerçekle arasına sürekli hayali engeller döşeyerek, gölgelerin ve suretlerin peşinde, kaybolan eşsiz bir duyarlılığın izini sürüyor. (Kırmızı Kedi Yayınları)

Yuvarlağa birkaç defa dolanmış patiska

Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Kesik Baş-Klasik Maceraperestler. Polisler derhal çıkının düğümünü çözdüler. Feneri Yaklaştırdılar. İçinden Ermenice bir gazeteye sarılı, lahana gibi yuvarlak bir şey çıktı. Kâğıdın birkaç yerinde koyu lekeler görünüyordu, gazeteyi açtılar. Kenarı kroşe örmesi baklava dantelalı, kurumuş kanla lekelenmiş bir patiska parçasının içinde, yine aynı yuvarlak şekil beliriyordu. Yuvarlağa birkaç defa dolanmış olan bu patiskayı da açtılar. Kirpiklerinin arasından kesik koyun kelleleri gibi karaları kaymış, süzgün bakan bir insan kafası çıktı. Bu kesik baş, kulaklarına kadar bir ressam paleti gibi türlü renge boyanarak yüz tanınmaz bir hâle getirilmişti.  (Maceraperest Kitaplar)

Uzun metrajlı film senaryosu yazma tekniği

Mustafa Altıoklar’dan Senaryo: Karakterin Yolculuğu. Yazardan klasik uzun metrajlı film senaryosu yazma tekniği ve karakter yaratma sanatının ortaklıkları üzerine yoğunlaşmış bir kitap. Kitapta örnek filmler üzerinden sekiz perdeli plot yapısına, sanat filmlerinin kurgusundan karakter motivasyonuna, ark dönümüne, merkezi dramatik çatışmadan senaryo kurgusu ve manifestosuna, astroloji arketiplerinden Jungien arketiplere, sinemada olay kavramından peripeteia, anagnorisis, zaman baskısı, dramatik ironi, sekans, logline, sinopsis, plot ve tretman tanımlarına kadar senaryo yazarlığının sırlarını bulacaksınız. (Mona Kitap)

Meliha’nın akrabasına olan tutkuya dönüşmüş aşkı

Hasan Öztoprak’tan Senin, Meliha.1943 yılının Haziran ayında Adapazarı büyük bir depremle yıkıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın bütün ülkede yol açtığı sıkıntıların üzerine gelen deprem, halkın dertlerini artırmakla kalmadı, ruhsal dengesini de altüst etti. Böyle bir atmosfer içinde geçen roman, şehrin ileri gelenlerinden Akyüz ailesinin kızı Meliha’nın akrabası Ahmet’e olan tutkuya dönüşmüş aşkını anlatıyor. Meliha’nın İstanbul’da yaşayan sevgilisine olan aşkını ona yazdığı mektuplar aracılığıyla izlerken, günlük yaşamın gelgitlerine de tanık oluyoruz. (Remzi Kitabevi)

Göç alan bölgelerin halkları etkileniyor

Johannes Krause, Thomas Trappe’den Genlerimizin Yolculuğu – Bize ve Atalarımıza Dair Bir Öykü. Atalarımızın kemikleri üzerinde yapılan DNA analizleri geçmişe ışık tutuyor. Göç ve pandemi bugün dünyayı sarsıyor. Kitap göç ve pandeminin insanlık tarihi kadar eski ve birbirleriyle ilişkili olduğunu öğreniyoruz. Göç eden halklar beraberlerinde yeni genler, yeni diller, yeni teknolojiler ve yeni salgınlar getiriyor. Göç alan bölgelerin halkları bu yeni konuklardan çok etkileniyor. Yazarlara göre pandemiler de göçlerle birlikte devam edecek, bu olaylar ırkçılık ve milliyetçilik gibi teorik yapıları zorlayıp aşındıracak, aşınan ve zorlanan teorilerin savunucuları da gitgide saldırganlaşacak. (Say Yayınları)

Eşit ve ücretsiz almamız gereken hizmetler

Ozan Bingöl’den Kontrolsüz Güç – Vergilerimiz Nerede? Sadece son on beş yılda 5.58 trilyon lira vergi ödedik. Bu kadar vergi ödeyip; Geçsek de geçmesek de yola-köprüye tekrar para ödüyorsak, İzlemediğimiz bir televizyon kanalını bizler finanse ediyorsak, Muayene katkı payı ödemeye devam ediyorsak, Devletin okuluna kayıt yaptırırken kayıt parası ödemek zorunda kalıyorsak,
Sokağımızdaki asfalta katılım payı ödüyorsak, Garantili hastaneleri biz yükleniyorsak, Harcını ödediğimiz hizmete bir de döner sermaye bedeli ödüyorsak, İşsizlik maaşına bile damga vergisi ödüyorsak, İsmini dahi bilmediğimiz nice paylar, fonlar, hizmet bedelleri ile karşılaşıyorsak ve bir sosyal devlette eşit ve ücretsiz almamız gereken neredeyse tüm hizmetlere tekrar bu kadar para ödüyorsak; o zaman soru şu: Vergilerimiz Nerede? (Sia Kitap)

Sıra dışı kadınların yaşamlarını ve başarıları

Hossein Kamaly’den İslam Tarihinde İz Bırakan 21 Kadın. Kitap, on yedinci yüzyıl Mekke ve Medine’sinde başlayıp, on birinci yüzyıl Yemen ve Horasan’ına uzanır. Sonra on altıncı yüzyıl İspanya’sını, İstanbul’unu ve Hindistan’ını inceler. Oradan da, bugünün Avrupa ve Amerika’sına varmadan önce, on dokuzuncu yüzyıl İran’ını, Afrika çayırlarını dolaşarak, yirminci yüzyılın Rusya’sına, Türkiye’sine, Mısır’ına ve Irak’ına kadar uzanarak bize dünyayı gezdirir. Hossein Kamaly, Hazreti Muhammed’in eşi Hatice’den ve İslam dininin yayılma yıllarına tanıklık eden kadınlardan başlayarak, yirmi birinci yüzyıldaki ödüllü mimar Zaha Hadid’e kadar, İslam tarihindeki bu sıra dışı kadınların yaşamlarını ve çığır açan başarılarını anlatıyor. (Totem Yayınları)

Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca

Amin Maalouf’tan Empedokles’in Dostları. Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir. Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir… (Yapı Kredi Yayınları)

Hastalıktan şifa bulmak

Soren Kierkegaard’tan Ölüme Götüren Hastalık. “Umutsuzluk bir meziyet midir yoksa bir kusur mudur? Salt diyalektik anlamda her ikisidir. Eğer umutsuzluk düşüncesi soyut olarak, herhangi bir umutsuzluk akla gelmeksizin düşünülmek istenirse, şöyle denebilir: O muazzam bir üstünlüktür. Bu hastalık olasılığı insanın hayvan karşısındaki üstünlüğüdür ve bu üstünlük ona iki ayak üzerinde dik yürümekten bambaşka bir nitelik sağlar; zira sonsuz dimdikliğe veya yüceliğe, insanın tin olduğuna delalet eder. Bu hastalık olasılığı insanın hayvan karşısındaki üstünlüğüdür: Bu hastalığın farkında olmak Hıristiyanın doğal insan karşısındaki üstünlüğüdür; bu hastalıktan şifa bulmak Hıristiyanın yüce kutluluğudur.” (Alfa Yayıncılık)

Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti

Nurettin Baydur’dan İlk başkentlerimiz Yenişehir ve Bursa. Yazar “Beylikten devlete geçişte Osmanlı Devleti’nin ilk başkentliğini yapmış olan Yenişehir’in başkentliği çok kısa sürmüştür (1302-1326). Çünkü o tarihlerde de önemli bir şehir olan Bursa’nın alınmasıyla başkentlik Yenişehir’den Bursa’ya geçmiştir. Son kitabımda İlk başkentlerimiz olan Yenişehir ve Bursa’yı anlatıyorum” dedi. (Ata Ofset Matbaacılık)

Amansız bir mücadele içindeler

Fikret Dağlı Tüzemen’den Afrika’dan Türkiye’ye Kadın Sünneti. Dünyada 30 ülkede “Kadın Sünneti-KGM” yapılmakta; bu vahşi cinayeti yok etmek, ortadan kaldırmak için her yıl Dünya Sağlık Örgütü 1.4 milyar dolar harcamaktadır. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü, UNICEF gibi kuruluşlar KGM ile amansız bir mücadele içindedir. Tarihte bazı bölgelerdeki dini liderler tarafından kadınların sünnet işlemine mahkûm edildiği bilinmektedir. Günümüzde ise Afrika başta olmak üzere pek çok ülkede uygulanmaktadır. “Cahiliye dönemi” Arap âdetleri İslami bir kılıfla ülkemizde de yaşatılmaya çalışılmaktadır. “Kadın Sünneti”nin İslam dinine göre zorunlu bir uygulama olduğunu savunan anlı şanlı, profesör unvanlı kişiler ortalıkta boy gösterme cesaretini bulmaya başlamışlardır. (Berfin Yayınları)

Etkileyici bir hikâye

Ayşen Bozkuş’tan Yüksekten Korkan Tırtıl. Minik bir tırtıl olan Pırtıl, bir gün kelebeğe dönüşeceği için çok endişeliydi. Çünkü halinden memnundu ve bir de yüksekten çok korkuyordu! İçinde ona hep, “Ya uçamayıp düşersen? Ya bir yerini incitirsen? Ya arkadaşlarına rezil olursan?” diyen bir ses vardı. Pırtıl onu tanıyordu: Bu, korkusunun sesiydi… Pırtıl’ınsa artık onu dinlemeye niyeti yoktu! Buna bir son vermenin zamanı gelmişti! Ağacın dalından yukarı, en yukarı tırmanacak ve korkusunu sonsuza dek susturacaktı. Fakat tam o sırada… İçimizdeki korkuları yenmenin göründüğü kadar zor olmadığını gösteren, etkileyici bir hikâye… (İthaki Çocuk)

Duygusal ve asi

Jose Mauro De Vasconcelos’den Delifişek. Zeze artık bir delikanlı. Yetişkinlerin dünyasından kaçıp hayal dünyasına sığınabilen, orada edindiği dostlarda hayatında aradığı sevgiyi ve şefkati bulabilen biri değil. Ancak küçüklüğündeki gibi duygusal ve asi. Bu yüzden de ilk aşk hikâyesi, ondan beklediğimiz kadar tutkulu ve fırtınalı. Yazar, Zeze’nin iç dünyasına bizi son kez davet ettiği kitapta, onun yetişmesini takip eden bizlere gençliğe ve özgürlüğe dair aklımızdan çıkmayacak bir hayat dersi sunuyor. (Can Yayınları)

Hayatta kalmak sadece cesur olanların hakkı

Irmak Ülcan’dan Peperitten Sonra: Firari. Kıyametten sonra bir hayatta kalma yarışı… Genleri özel olarak kodlanmış seçilmişler, yaşamı sürdürebilmek için verilen mücadele ve çıkarlar savaşı… Ancak bu sadece sonun başlangıcı… Zaman daralırken sırlar saklanmaya devam ediyor. Yazar, serinin ilk kitabı olma özelliğinin yanı sıra okuru incelikle örülmüş fantastik bir dünyada yolculuğa davet ediyor. Asit yağmurlarının arasında su üzerinde kalmış beş adadan başka gidecek yeriniz yoksa hâlâ gelecek hayalleri kurmanız mümkün olur muydu? Korkulardan, endişelerden firar edin; hayatta kalmak sadece cesur olanların hakkı! (Dağhan Külegeç Yayınları)

Tepkileri daha iyi yönetebilmek

Mehmet Z. Sungur’dan Belirsizlikle Barışmak – Kaygı ve Endişeyi Yönetmek. Elinizdeki kitap yalnızca küresel bir salgına bağlı ortaya çıkan duygusal ve davranışsal tepkileri daha iyi yönetebilmek için yazılmadı. Temel amaç koronavirüs salgını üzerinden insan yaşamının kaçınılmazları olan kaygı ve endişeyi nasıl daha iyi yöneteceğimiz ve belirsizlikle nasıl daha barışık yaşayabileceğimiz konusunda bilgi aktarmak oldu. Farkındalık, günümüz insanının yaşamında karşılanmamış bir ihtiyaç ve koronavirüs bu farkındalığı sağlamak bağlamında önemli bir fırsat olarak düşünülebilir. Bir virüs gelir ve teknolojik araçlarla bağlanmanın “bağ kurmak” zannedildiği bir dünyada sevdiklerimize sarılabilmenin ne büyük bir nimet olduğunu fark etmemizi sağlar. (Destek Yayınları)

Kaybedenlerin hikâyeleri

Nazlı Akçura’dan Kesi Yeri. Yazar kitabında, hayata dair inancını, sevdiklerini, mevcut düzenini, geleceğini, bedenine olan hükmünü ve ilişkiler içerisinde kendini kaybedenlerin hikâyeleriyle “merhaba” diyor okuruna. Tüm karakterlerini sessiz bir ortaklığın sahibi kılan yazar, hayallerinden, yaşama sevincinden, her şeyin eskisi gibi olması dileğinden, henüz yaşanmamış o güzel günlerden umudunu kesmek istemeyenlerle; kırılanların, vazgeçmeye meyledenlerin, sessiz bir isyanın paydaşlarıyla içten içe yanmaya devam edenlerin hikâyelerini anlatıyor bizlere. Kitap, iç dünyamızda sığındığımız yuvanın ve çocuk saflığımızın aldığı yaraları usulca önümüze sererken hislerimize dokunuyor ve dokunduğu yerde hüzünlü bir iz bırakıyor. (Everest Yayınları)

Mozart’ın gerçek yaşam öyküsü

Marie Lu’dan Sırt Krallığı. Wolfgang Amadeus Mozart ve hayatı boyunca ilham aldığı, kendisi de müzisyen olan ablası Marianne Nannerl’ın gerçek dünyadan bir kaçış yolu bulmak için düşlediği ve Sırt Krallığı olarak adlandırdığı hayali diyar, yazarın ilk tarihi kurgu eserinde büyülü bir maceraya ev sahipliği yapıyor. Bu macerayı ilgi çekici kılan ise her şeyin iki kardeşe sırtını döndüğü bu dünyanın, Mozart’ın gerçek yaşam öyküsünde de yer alması. Wolfgang Amadeus Mozart ve Marianne Nannerl birlikte Avrupa’yı dolaşıp konserler verir. Fakat Nannerl Mozart’ın beğeni toplayan bir bestekâr olacağına dair umudu oldukça azdır. (Epsilon Yayınevi)

Cesur davranması ve becerilerini kullanması

Dave Lowe’dan Annişkosal Mücadele. Holly’nin annesinin canına tak etmişti! Holly’ye, babasına (ve köpekleri Oates’a) bir mücadele teklif eder: Beş gün boyunca ormanda ekransız-hatta elektriksiz!- yaşamak! Holly bununla başa çıkabileceğinden şüphelidir… Ta ki Zeb’le tanışana kadar. O andan sonra işler daha heyecan verici-ve çok daha tehlikeli-bir hal almaya başlar. Tıpkı annesinin istediği gibi… En büyük sorunu artık babasının onu utandıran davranışları değildir. Günü kurtarmak için hiç olmadığı kadar cesur davranması ve becerilerini kullanması gerekecektir. (Bilgi Yayınevi)

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Hava durumu
-
-
-
Nem Oranı: -
Basınç: -
Rüzgar Hızı: -
Rüzgar Yönü: -
ANKET

Sitem nasıl?

Sonuçları görüntüle

Yükleniyor ... Yükleniyor ...