her coğrafya parçasının, kendine göre, ünlü olduğu bi yapısı, ayrıcalıklı bi özelliği vardır..
sözün gelimi venedik, deryalar içre bi şehirdir.. istanbul, boğazıyla meşhurdur.. ürgüp & peri bacaları falan..
****
örnekleri bölgelere yaymak da gayetlen mümkündür.. mesela, gosgoca iç anadolu bölgesi’nin adeta bi tahıl ambarı vazifesi gördüğü öğretildi bizim nesle ilkokul eğitimi boyunca.. başka da bişi bilmeyiz zaten bu yöreyle ilgili..
bi bölge, kendi kendine tahıl ambarı olabildiğine göre, başka bi bölge de neden şarap mahzeni olmasın sorusunu, milli eğitim camiasından hiç kimseye soramadan bugünlere geldik malesef..
bana da bişey sormaya kalkışmayın, yanıtını bilmiyorum..
****
bakırköy deyince akla ilk olarak tımarhane gelmesi misali, giresun dendi mi de kafadan ilk düşünülen şeyin orkestra kavramı olduğunu siz fani insanlara söylemek zorundayım.. beni bağışlayınız..
gözlerinize inanın, fındığı ve kirazı bile sittiredin, giresun gerçekten de bi orkestralar diyarıdır sadece..
milattan sonra şu şehirde doğup da, iyi-kötü bi orkestra kurmamış adam sayısı 200-300 kişiyi geçmez.. öyle orkestra deyince lütfen kimse hafife almasın, bikaç tane dümbüğün şarlatanlık yaptığı kasabamsı müzik gruplarından söz etmiyorum burada..
nefesli çalgısı ayrı, yaylı çalgısı ayrı, vurmalı çalgısı ayrı; akıllı-uslu bi orkestrada ne olması gerekiyorsa, tümü de mevcut bulunan müzik topluluklarına sahipti, şol şehr-i canan..
****
benim naçizane bilgimin-görgümün yettiği ilk topluluk, 1900’lü yılların hemen başlarında kurulan bi filarmoni orkestrasıdır.. siyah-beyaz fotoğrafları halen durur bunların..
rum ve ermeni hemşerilerimizin oluşturduğu bu gurban olduğum kalabalık grup, görünüm itibariyla sovyet kızıl ordu’dan hallice bişiye benzer.. açık alanlarda konserler vererek, halkın ayağına giden, çok sesli müzik üreten, dönemin koşullarında merih’ten giresun’a yeni indiği izlenimi oluşturan güzel abilerdir bunlar, nur içinde yatsınlar..
ruh çağırma deyu bişi olsa, bu orkestranın şefini her gece bize çağırırdım.. inanın..
****
bu gayri müslim hemşerilerimizden ayrı düşünce, cumhuriyet yıllarında halkevi orkestrası kurulmuş şehrimizde..
tahminen, kendilerini birer beethoven sanan, tamamı türk ve giresunlu erkeklerden oluşan bu topluluğun; ”hamamda karılar nasıl bayılır”dan başka bi repertuvarı olmadığını düşünmek üçün alim olmayı falan da gerekli bulmuyorum sevgili kardeşlerim..
burayı hızla geçelim..
****
daha sonraki yıllarda da hep bi orkestra kültürü varmış giresun’umuzda..
düğünlerde paravan arkasında musiki yapanlarla başlayan, parklarda-bahçalarda dans müziği yapan nezih insanlarla devam eden, soylu çalışmalarla dolu imiş bu kent..
grup med’ler, grup birleşim, grup çotanaklar, grup hayri.. saymakla biter mi sanıyonuz..
bi giresun lisesi orkestrası varmış misal, gitmiş türkiye şampiyonu olup gelmiş istanbul’lardan, ne güzel bi süsüdür belleklerimizin..
cumhuriyet balolarında, yardım dernekleri kermeslerinde, tüm tanıdıklarımızın o muhteşem düğünlerinde müzik yapan ulu insanlardı bunlar..
ki, destandır..
****
illa ki bi gruba katılmayıp, başlı başına canlı birer orkestra olarak dolanan insanlar da vardır şehrimizde.. ağzından bağlama sesi çıkaran, burnuyla zurna öttüren, kıçından trompet notaları çıkarabilen bissürü tanıdığım adam doludur ortalıkta bugün bile.. o müzik kültürünün birer nadide halkalarıyız hepimiz..
ayrıca; belki salt bizim buralarda diğil, diğer bazı büyük kentlerde de orkestra kavramının bi nebze yeşerdiğinden söz edilebilir o yıllarda.. örneğin; barış manço ve kurtalan ekspres, cem karaca ve apaşlar, ersen ve dadaşlar gibi.. nasıl da pişmanım, o dönemin gazıyla, ”gürsel apo ekmekçi ve götdaşlar” adında bi topluluk kurmadığım üçün..
gendime yaraşanı yapamamışım, geç kalmışım bu anlamda..
****
bilgi sunayım..
çok eski zamanların köklü bi kurumudur götdaşlık, bugünlerin yılışık ve kıytırık dostluk biçimi olan ”kankilik”ten çok öte bişidir..
kime, neyi nasıl anlatacam, böyle bi grup oluşturmaya kalkışsam şu yaşımda? diyelim, kankardeşlikle kıyaslanamaz, yandaşlığa-sırdaşlığa bin basar mesela.. omuzdaşlık, gönüldeşlik, ağızdaşlık, çilekeşlik falan, bunların hiçbiri götdaşlığın yanından-yöresinden geçemez..
yeni neslin insanı, nerden bilsin bunları?
****
ben daha çok beşik kertmesi olgusuna benzetiyorum götdaşlığı..
kimi insanların kaderi daha doğuştan bellidir; bunlar yüce yaradan tarafından ”göt kertmesi” yapılarak dünyaya gönderilip, ömür boyu sürecek bi arkadaşlık duygusuyla donatılmışlardır..
arkadaş dediğin adama arkanı dönebilir, sırtını teslim edebilirsin, sözlük anlamı da budur zaten.. işte götdaşlık kavramının yüce ve sırlarla kaplı anlamı asıl burada devreye girer, götdaş olduğun adama teslim etmeyeceğin hiçbi organın yoktur..
****
şöyle bi geçmişi incelediğimiz vakit, götdaşlığın adem babamız ve havva anamız tarafından başlatıldığı, tarihteki ilk götdaşların bu ikisi olduğu düşünülebilir..
zamanla dünyamız; lorel-hardi, tom ve jerry, noktayla virgül, zeki ile metin, yapı ve kredi, üç silahşörler, tapu- kadastro müdürleri, adile naşit-münir özkul, tarkan ve kurt, haberler ve hava durumu, trt yurttan sesler türk halk müziği erkekler topluluğu gibi pekçok götdaşlık örnekleri görmüştür..
ne mutlu bize yahu, hiç düşünmemiştim..
****
tahmin yürütmesi hiç de güç diğil, aslında küçük şehirlerde yaşayan herkes, zaten toplam 25-30 eski aile olması, bunların mutlaka birbirinden kız alıp-vermesi suretiyle bi biçimde akrabadır..
bi takım çapraz götdaş evlilikleri sonucu, tüm nüfusun birbiriyle ”dolaylı götdaş” oldukları ihtimali göz ardı edilmeyecek bi önem arzetmektedir.. genel bi götdaşlık taramasının sonuçları, dünya barışına katkı yapabilecek en mühim insanlık verisi olacaktır..
– ”dünyayı götdaşlık kurtaracak / bi götdaşı sevmekle başlayacak herşey” gibi bi final var kafamda, ama bi ürperti oluştu içimde..
nasıl olacak la bu?? tööbe!
dr gürsel ötker
giresun ünv. kalça çıkığı hastalıkları uzmanı