ÖMER AKPINAR (TRT Bağlama, Halkbilimci, Derlemeci, Program Yapımcısı)
“Göreleli Müzik Sanatçıları” adlı kitabımızdan pasajlar vermeye devam ediyoruz.
Güler Gürses, Şenay, Fethi Karamahmudoğlu ve Ahmet Kaçar’dan sonra bugün de sıra, TRT İstanbul Radyosunda bağlama sanatçısı, şef, program yapımcısı, kaynak kişi, derlemeci olarak 40 yıl görev yapan, “Ağasarın balını” (Asiye), “Bağlamam perde perde”, “Çavuşlu diye diye/Düştüm yollara düştüm”, “Püsküllüdür püsküllü/Ala gürgenin dalı”, “Yaylanın soğuk suyu/Deldi bağrımı deldi” gibi Giresun türküleri başta olmak üzere TRT Repertuarına kaynak kişi ve derlemeci olarak ülkemizin çeşitli yörelerinden 50 türkü kazandıran Ömer Akpınar’ın yaşamından kısa pasajlar:
“1935 yılında Giresun iline bağlı Görele ilçesinin Çavuşlu köyünde (1962’den sonra belde) doğdu. İlk sazı kaval olan Ömer Akpınar, daha sonra bağlamasıyla özdeşleşmiştir.
Giresun Dergisi adına yaptığım bir söyleşide (Yıl:6 Sayı:51 Nisan 1992), babası İzzet Efendi’nin Gümrük Muhafaza Memuru olması nedeniyle; Görele, Akçaabat, Arsin, Yomra, Of gibi Karadeniz ilçelerinde bulunan Ömer Akpınar, İlkokulu dördüncü sınıfa kadar okuduğu Akçaabat’ın, özellikle musıki hayatının yönlendirilmesinde çok önemli bir yeri olduğunu ifade ederek, şunları söylemişti:
“Akçaabat’ta daha çok davul-zurna geçerlidir. İçimde zaten doğuştan var olan musıki aşkı, Akçaabat’ın davul-zurna ile çalınan o kendine has kıvrak horon havalarıyla iyice alevlendi. Daha önce de biraz kaval üflerdim.”
Akrabası Mehmet Hamzaoğlu’ndan kısa da olsa bağlama dersi alan Akpınar’ın, babasının tayininin İstanbul’a çıkmasıyla birlikte kaderi de değişir. Altı yıl gibi kısa bir süre içinde bağlamayı öğrenerek profesyonelliğe adım atar. 1952’de Taksim Kristal Gazinosu’nda bir ay hem çalar, hem söyler. 1960 yılında sınavı kazanarak bağlama sanatçısı olarak İstanbul Radyosu’na girer. Devrin ünlü sanatçıları Muzaffer Akgün’den, Nezahat Bayram’a kadar çok sayıda sanatçıya sazıyla eşlik eder.”
“ …1969 yılında TRT THM Yayın ve Program Şefliği görevine atanır. Batı dünyasından gelen müzikologlara THM’ni dinletir, bilgiler verir. Çok sayıda yurt dışı daveti alarak başta ABD, Japonya, İrlanda, Danimarka, Hollanda ve Almanya olmak üzere birçok ülkenin üniversitelerinde THM hakkında açıklamalarda bulunur.
1973’de vekaleten THM Şube Müdürlüğü’ne atanarak bu görevini 9 ay sürdürür.
1976’da THM Denetim Kurulu Üyeliği’ne,
1978’de Merkez Denetim Kurulu Üyeliği’ne,
1980’de Bilimsel Araştırma ve Repertuar Kurulu Üyeliği’ne atanır.
1985’de sözleşmeli bağlama sanatçılığına geçer.
TRT’de “Bağlamam perde perde” ve “Edirne’den Ardahan’a” adlı programları hazırlayıp sunar.
TRT’ye 40 yıl hizmet ettikten sonra 12 Mayıs 2002 tarihinde İstanbul Radyosu’ndaki görevinden emekli olur.”
“…Giresun Dergisi için yaptığım söyleşide Ömer Akpınar’a, en unutamadığı iki anısını anlatmasını rica etmiştim. Bunlardan ilki, Giresun’un ünlü “Metelik”oyunu ile ilgiliydi:
“Orta son sınıf öğrencisiyim. Henüz amatörüm. Birçok havayı kavradım da, ‘Metelik’i bir türlü beceremiyorum. O sırada Çavuşlu’da bulunuyorum. Tenekeci Ali diye bir saz ustası var, gel seni ona götürelim dediler. Beni yaşlıların bulunduğu bir kahvehaneye götürdüler. Bir köşede kendi kendime bir şeyler çalmaya çalışıyorum amma, çekingenlikten mi bilmiyorum, o sırada arkadaşlarıyla tavla oynamakta olan Ali Usta’ya sokulamıyorum. Neyse, beni oraya götüren büyüklerim imdadıma yetişti. ‘Yahu Ali Usta, habu delikanlının bir sıkıntısı var! Biliyoruz yeminlisin amma!…’ diyerek durumu izah ettiler. Ali Usta da; ‘Ula uşağum’ dedi, hitap aynen böyle. Çünkü kendisi Trabzonlu, ünlü Sakalar’dan gelme. ‘Tacir Ahmet’in ölümünden sonra bağlama çalmamaya yemun ettum. Yirmi beş sene oldi. Benum haberum olmadan başumda bir ekmek kırsunlar, kolayuna pakaruz’ (Ortaasya Türk Adetlerinden ‘Yemin Bozma’)
Hemen fırına gidip bir ekmek aldım. Çaktırmadan ekmeği başında kırdılar. ‘Hah şimdi Ömer’e Metelik’i öğret bakalım’ dediler. Adamcağız aldı elimden bağlamayı…Üç gün üç gece belki 30-40 kere o çaldı, ben çaldım…Sonunda; ‘Tamamdur torun, elune sağlık.’ diyerek icazet verdi. Bu anımı hiçbir zaman unutamam.”
“…1956’da o zamanın büyük halk müziği sanatçısı Muzaffer Akgün’ün saz arkadaşı olarak radyoya giren Akpınar, 1960 İhtilaliyle birlikte diğer pek çok sanatçı gibi kapının önüne konur. Daha sonra yeniden imtihana tabi tutularak, 700 kişi arasında Tuncer İnan, Metin Eryürek, Hamdi Özbay ve Talip Özkan’la birlikte ilk beşe girerek sınavı kazanır. Ömer Akpınar’ın bu sınavla ilgili anısı da şöyle:
“Mesut Cemil Bey, ‘Nerelisin?’ diye sordu. ‘Giresunluyum efendim’ deyince, ‘Sarısözen, Sarısözen Küçük Hüseyin’in hemşehrisi, al sana teslim!’ dedi. Bana ne soracaklar diye merak içinde beklerken, ‘Evladım, Metelik’i çal bana!’ dedi. Hani ‘cuk oturdu!’ derler ya, hem de nasıl! Başladım ‘Metelik’i çalmaya… Sarısözen; ‘Evladım, bu ‘Çandır Tüfekli’ demesin mi? Metelik’ti, Çandır’dı derken, heyet; ‘Bir daha çalsın da dinleyelim’ dedi. Öyle sanıyorum ki, bir önce sınava girmiş olan arkadaşın notlarıyla meşgul olduklarından, dikkatlerinin dağılmış olduğunu düşündüm. İkaz üzerine tekrar çaldım. Bu defa rahmetli Mesut Cemil Bey, ‘Sarısözen, Sarısözen; bu Metelik, Metelik’ diye seslendi. Ben de gururlanarak, ‘Efendim, ben bunu Tenekeci Ali Usta’dan öğrendim’ deyince, “Tamam evladım, tamam!’ dedi, Sarısözen. Böylece sınavı kazanmış oldum. Bu anımı da hiçbir zaman unutamam.”
Bunlar ve daha fazlası (7 sayfa) “Göreleli Müzik Sanatçıları” kitabımızda.