a) pek ilginç bi hastalığım olsun isterdim.. yok, öyle albino türü bi sarı gaşlılık diğil.. diyelim, ardım sıra şunlar gonuşulaydı; ‘’la duydunuz mu, bizim gürsel apo güneşe çıktığında gurbağa yeşili renginde oluyumuş’’??? veya ne biliim; ‘’vah zavallı çocuk, 100 milyonda bi görülen bi derde dutulmuş, 23 haziran ve 23 aralık tarihli gün dönümleri zamanı sırtında köpekbalığı solungacı çıkarmış’’.. valla isterdim kardeşlerim..

b) illa ki hastalık da şart diğil hani.. misal, atlantisten gelen adam gibi, ayak parmaklarımın arasında perde de olabilirdi hepten.. plajda herkesler bana gıpta ederdi.. geceleri küvette uyurdum ne güzel.. yine de gadın milletine yaranamazdım.. hep banyoyu ıslatmışsın diye diye beni atlantisten geldiğime pişman eyler idi kesin, kimse o hayatımdaki..

c) –‘’iki kuş geldi de kondu cerene / başı yeşil ayakları kırmızı / çiğ düşürmüş nişanına teline / ağzı kiraz dudakları kırmızı’’.. karacaoğlan.. her gece kiraz yiyin kardeşlerim.. demedi demeyin..

d) alevi türkülerinde hazreti ali büyüğümüzün her adı geçtiğinde ellerini kalplerine koyan sahtekarlara inat, bi türküde Allah adı geçmeye görsün, hemen elimi kalbime götürüyorum..

e) yoo, sakın yanlış anlamayın.. alevi öğretisindeki 40’lar meclisine tüm kalbiyle iman etmiş, ayrıca Allah’ın insanlara yalnızca hazreti ali’nin suretinde göründüğüne kalben inanmış bi kuluyum ben.. dinim yok, müslüman falan diğilim, hepsi budur.. okuyun, araştırın, öğrenin, 40’lar meclisi nedir, işlevi nicedir? oradadır ol hakikat..

f) derviş ibraam abim dedi ki bi gece; “beyaz şarap dediğin aslında kırmızı olur apo”.. epey vardır.. bu lafın etkisiyle o gece bi başka türlü sarhoş olmuştuk.. pir elinden dolu mu içtik, yar elinden bade mi içtik, cennet ül alâda kevser mi içtik.. öyle bişiydi..

g) derviş ibraam abim dedi ki bi ikindi; ‘’sana bi masal anlatacağım apo, ama bi varmış bi yokmuş diye başlamıyo.. sadece bi varmış diye başlıyo.. öyle yıllar önceyi diğil, güncel bi öyküyü anlatıyo.. sakın sen yazma ben yazacağım’’.. gerçi hâlâ anlatmadı..

h) size bigün; ‘’oy bahçenize ben giremedim gazelden / oy başım alıp ben çıkamadım güzelden’’ türkümüzü öyle bi yorumlayacağım ki, ağzınız açık dinleyeceksiniz.. söz veriyorum.. gerçi hâlâ söylemedim..

i) bi müşterisine bişeyler anlatırken, müşterinin işini bitirip çıkması üzerine, konunun gerisini o anda tesadüfen dükkandan içeri girmiş bulunan bana anlatmaya devam eden bütün esnaf abilerime hayranım.. hiç açık etmedim, abim konu neydi başını kaçırdım demedim, ilgiyle dinledim, hatta sanki tamamen anlamış gibi; ‘’hadi yahu’’ gibi yorumlar da yaptım.. samimi söylüyom, bi kitap daha yazarsam adı; ‘’yalnızca sonunu duyduğum öyküler’’ olacak.. okuyucuya diyecem ki; ‘’lütfen öykünün başını tahmin edin, valla ben de bilmiyum’’!! esnaf abilerim çiçektir..

j) bi süvari birliğiyle uzun uzun at sırtında dört nala gidesim var.. ‘’ay kocaman at kara / torbamda zeytin kara / bilirim de yolları / varamam cordoba’ya’’.. ( söz f. garcia lorca / müzik zülfü livaneli.. dinleyin kardeşlerim)

k) ve durup dururken, bi akşam üstü gazi caddesinden aşşaa doğru, ‘’waşington post’’ diye bağıra bağıra koşasım var.. oy desinler desinler, gürsel ekmekçi delürmüş desinler.. benim ömrüm halepli bahçasıdır, yârim oynar desinler..

l) bütün kuru temizlemecileri silahlandırmayı planlıyorum.. bunun neye yarayacağını şimdilik bilemiyorum.. ama sanki, beyaz gömleklerini mavi kalem lekesi yapmışların ateş edilerek püskürtülmesi şart gibi gezegenimizden.. sonra yine yazacam bu işi, evet evet.. şart.. bigün de unutturmayın, erkek berberinde saç tıraşı olurken cıscıbıl soyunan herifleri yazacam.. yerküremizde bundan daha enteresan bi davranış yoktur.. bunu da yazmam şart..

m) –‘’batlama deresine / taş köprü kurulacak / verin benim yârimi / vallahi kan olacak’’.. giresun türküsü..

evet evet köprü şart..

gerçi hâlâ vermediniz..