aziz ve muhterem kardeşlerim,
ağustos, fındık vakti olduğu kadar, giresun erkeklerinin kuaförde belden yukarısı çıplak vaziyette sakal tıraşı oldukları aydır da..
benzeri iki cihanda asla yoktur..
***
öğrencilik ve profesyonel ülker iş yaşamım sayesinde istanbul’da çok bulundum.. berberine gitmediğim semti sanırım kalmadı..
yine ülker ve gima’yı içeren yıllarımda, tüm yurtta görmediğim il pek azdır. hepsinde de bi biçimde kuaföre uğrardım tabi..
yarı çıplak müşteri görmedim duymadım bilmiyorum..
***
giresun ayrıca turistlerin esnafa öylesine girip, pek gerekmeyen şeyler sorduğu bi ildir..
hiç unutmam 1) sokakbaşı asmalı kaavede okey oynarken merakla içeri gelip “siz burada napıyonuz, bu nasıl bişi yahu” anlamında oyunu izlediler..
hiç unutmam 2) bizim masal cafe faalken, sokağa taşan şamatadan etkilenen bi grup turist, “şehirde festival mi var” diye sorma gereği görüp, “yogula bu bizim olağan halimiz” yanıtını alıp kala kaldılar..
***
demem odur ki.. ben de sık sık sakal tıraşı için kuaföre giden bi ademoğluyum..
asla soyunmam orada.. (sadece sanat üçün soyunurum, u ayrı tabi)
ama ağustos geldi işte, mutlaka yan koltukta soyunuk biri olacaktır..
eh hadi, bi turist girse içeri tam o esnada, “burada noluyu” dese, ben nasıl açıklarım vaziyetimizi?
derdim budur..
kamuoyuna saygıyla arz ederim..
ord prof dr gürsel ekmekÇi