not defteri
a) giresun limanında yer alan mesire yerinin adı taşbaşı parkı’dır.. boğaz köprüsü bile yoktu, bizim sahilden taşbaşı parkı’na geçişimizi sağlayan bi köprümüz var iken.. küçüktü, estetikti, masalsıydı, taştandı o köprü.. minik aklımla ben; ”köprüden geçti gelin / saçbağı düştü gelin” türküsünü giresun türküsü sandım hep.. oradaki saçbağı sözcüğünü de taşbaşı olarak anlardım niyeyse.. çocuklar ne anlarsa, doğrusu odur..
b) sonra, otobüsle istanbul’a-angara’ya falan gidip gelirken tünelden geçmeye bayılırdım.. tünele de köprü der idim.. misal; ”baba, gelirken tam 4 tane köprüden geçtik, şoför ışıkları açtı karanlık olunca”.. babacaazım da hiç belli eylemezdi; ”benim salak oolum, köprü diğil, o tüneldir” demezdi.. çocuklar ne derse, doğrusu odur..
c) istanbul trafiğinde kırmızı vosvosları saymaya da sevdalıydım.. 1, 2, 3, belki 53.. ben görmezsem yanımdaki koca koca herifler-gadınlar gösterirdi; ”aaa, bak gürsel, bi tane daha”.. sevinirdim, sayıya eklerdim.. 54 oldu, yaşasınn.. peki nooldu? büyüyüp de kırmızı bi vosvos mu aldım? hayır.. çocuklar ne alamamışsa, doğrusu odur..
d) yaban okuyorum yeniden.. yakup kadri’nin.. dünya savaşı’ndan bi kolunu yitirip dönen subay’ın, yerleştiği bi köydeki hikayesi.. kimsenin dikkatini bile çekmiyo kolsuzluğu.. salık veririm, türk klasiklerini yeniden, yeniden okuyunuz.. aslında hiçbirini doğru-düzgün okumadığınızı göreceksiniz.. veya şöyle diyeyim, 15-20 yaşındaki siz ile bugünkü siz aynı kişi diğilsiniz.. herbi okuduğunuzu bi daha okuyunuz.. ben dahil, yeni yazarları ikstir ediniz, okumasanız da olur..
e) zaten diyom bazen.. tek kolumu bandajla sırtıma doğru sabitliyim.. uzun kollu gömlek giyip cadde’den aşşaa iniyim.. millet; ”ooo, bakın işte filmlerdeki kolsuz kahraman geçiyo” desin.. sonra anneme kahvaltıya gideyim.. annem bana kızsın.. ”ula oolum golunu neden bantladın, çöz çabuk bakiim” desin..
f) hiçbi belediye o taş köprüyü bi daha yaptırmayı düşünmedi biliyonuz mu.. hiçbirine hakkım helal diğildir.. o köprü yoğ iken, benim şehrim de kolsuz kahramandır..
g) canım ali ışık ağabeyim eksik olmasın, bigün dursun ali akınet üstadla buluşturdu bizi.. en meşhuru ”halil ibrahim” türküsü olan pekçok eserin söz yazarıdır üstadımız.. niye giresun’a uğramıştı, anımsamadım şimdi.. doyamadığım, unutamadığım bi sohbetti, bi cafede saatlerce süren.. çaylar-tostlar-anılar-edebiyat-mizah.. (bilmeniz gereken şudur örneğin.. halil ibrahim denen şahsın akrabaları dursun ali abi’yi mahkemeye vermiş’miş.. olayları yanlış anlatıyon diye)
h) o kadar şöhreti olan, o kadar teliflerle yaşayan üstad, sohbetin sonunda bi dolmuşa bindi gitti, giresun’dan ordu’ya.. sahilden uğurladık ali ışık ağabeyimle.. yahu adamın bi arabası bile yok diye şaşırdık, sadeliğine-adam gibi adamlığına.. vedalaştığımız yer tam da taşbaşı köprüsünün dibiydi.. artık olmayan köprüye bakakaldı gözlerim.. çocuklar nereye bakarsa, doğrusu odur..
i) -”derede su durulur / daldan köprü kurulur / el yerine vurulur / aslan be halil ibrahim”.. ne güzel bişidir el yerine vurulmak.. acaba bu yüzden mi mahkemeye verdilerdi üstadı?? ”hayır gardeşim, o gendi yerine vuruldu” mu dedilerdi dilekçede.. acaba o daldan köprüyü de mi yıkmışlardır? çocuklar neye takmışsa kafayı, doğrusu odur..
j) rahmetli babannemin, yaramazlıklarımız sonrası bize fırça atma cümlesidir; ”ula galkar bayılırım da beni bi daha ayıltamazsınız”.. (babam.. çift kollu kahramanım.. çok üzülmüştü anası öldüğünde.. istanbul’da hastanede o haberi aldığında yanındaydım.. 1985 olmalı.. babamın çökmüş hali.. ne daha önce, ne daha sonra, hiç öyle görmedim suratını.. zaten 4 yıl sonra kendisini de hiç görmedim) çocuklar kimi göremezse, doğrusu odur..
k) -”ben hoca değilim muska yazmadım / ben hacı değilim arap gezmedim / kuvvetliyi sevip zayıf ezmedim / namussuza boyun büktüm ise yuh”.. mahsuni baba böyle yazmış.. arap gezmemek.. bi söz dünyaya bedeldir.. bi anadolu halk ozanı tüm dinlerin üzerindedir..
l) 2003-4 civarı olsa gerektir.. beşiktaş’ımıza bi basketbolcu geldi, nba kariyerliydi.. el amin idi ismi.. sempatik ve siyahi bi herifti.. kısa sürede tribünlerin kankisi oldu, bi nevi pascal nouma’ydı yani.. tribünler, gol olunca nasıl ”golll” diye ayağa kalkarsa, el amin basket attıkça da ”aminnn” deniliyordu.. dünyanın en yaratıcı tribünüydü hala beşiktaş tribünü.. ekran başında kahkaha atar, mest olurduk, biz emekli taraftarlar.. aminnnnn..
m) -”ustam nasıl kondurdun / taşbaşı’na binayı / zindan ettin başıma / habu yalan dünyayı”.. giresun türküsü..
(gerçekten taşbaşı mevkii’nin yollarla-binalarla-limanla falan ırzına geçmek bi insanlık suçudur.. kim vesile olduysa Allah bağışlamasın)