SONSUZLUĞA UĞURLADIĞIMIZIN 1’İNCİ YIL DÖNÜMÜNDE (19 MART 2024) BÜYÜK SES SANATÇISI, BESTEKAR, AKADEMİSYEN İSMET NEDİM’E RAHMET DİLEKLERİMLE…
Yediden yetmişe tüm TSM sevenler; “Agora meyhanesi”, “Arım balım peteğim”, “Boş kalan çerçeve”, “Benim de canım var”, “Adını anmayacağım”, “Unutmak istiyorum”, “Oyun bitti”, “Seven ne yapmaz”, “Çoban çeşmesi”, “Gelincik çılgın aşkım”, “Kalpsiz”, “Ben kimi seveceğim”, “Han duvarları”, “Sarı gülüm kokmaz mı” gibi, kimi buram buram romantizm kokan, kimi hüzünlendiren bir birinden muhteşem bu şarkıları zevkle dinler, aşka gelip mırıldanır ama…
Bizim yaşımızın (75) altındakilerin çoğu, bu muhteşem bestelerin bestekarının aynı zamanda kendine özgü tenör sesiyle, TSM’de yaptığı yeniliklerle sanat güneşimiz Zeki Müren’in kabusu haline gelerek 1960 ve 70’li yıllara damgasını vurduğunu bilmez.
Evet bugün, bu çok yönlü büyük sanatçımızın dönüşü olmayan uzun bir yolculuğa çıkışının (19 Mart 2024) 1’inci yıl dönümüdür.
Aynı zamanda aile dostumuz da olan bu büyük ses sanatçısı, bestekar ve akademisyeni (Musıc Dozent-Müzik Doçenti) tüm yönleriyle anlatmaya kalksam, sayfalara sığmaz.
Uzun yazıların okunmayacağını bildiğim için, “Ünlülerle Anılarım” adlı 240 sayfalık kitabımda 54 sayfa yer ayırdığım İsmet Nedim’in müzik yaşamını özetin de özeti bir yazıyla O’nu tanıyanlara hatırlatmaya, tanımayanlara da anlatmaya çalışacağım.
Asıl soyadı Saatçi olan İsmet Nedim, 01 Temmuz 1931 tarihinde Samsun’da doğar.
Çok iyi bir Türk ve batı musıkisi eğitimi alarak 1956 yılında İstanbul Belediyesi Konservatuarı’ndan mezun olur.
1959 yılında sınavları kazanarak Ankara Radyosu’na girer.
O zamana kadar ud, keman, tambur, kanun gibi 3-5 sazla icra edilen TSM’ne piyano, akerdeon, çello (Viyolonsel), kontrbas, timbal, gitar gibi batı musiki enstrümanlarını da katarak 15-20 saz eşliğinde programlar yaparak TSM’de çok sazlı dönemi başlatır.
Sözleri büyük şairimiz Faruk Nafiz Çamlıbel’e ait “Çoban Çeşmesi” adlı muhayyerkürdi makamındaki bestesiyle bestekarlığı ilk adımını atar.
Çok ses getiren bu besteyi, Basın Yayın Genel Müdürü Refik Ahmet Sevengil ile birlikte dinleyenlerden biri de, sözlerin yazarı F.Nafiz Çamlıbel’dir.
“Bu delikanlı ileride büyük bir sanatçı olacak. Ona uygun bir soyadı bulalım” diye düşünen bu ikili, sonunda babasının adı olan Nedim’i ona sanatçı soyadı olarak uygun görürler. Hemen radyoya telefon ederek, İsmet Saatçi’yi buldururlar:
“Biz sana, babanın adı olan Nedim’i sanatçı soyadı olarak uygun gördük. Bundan sonra senin adın İsmet Nedim’dir” derler.
Gerek kendine özgü duygulu tenör sesiyle ve gerekse yaptığı yeniliklerle çok kısa sürede İsmet Nedim adı tüm ülkede duyulmaya başlar.
Bundan sonra İsmet Nedim adı bir anda tüm ülkede duyulmaya, hafızalara ve gönüllere kazınmaya başlar.
Yenilik çalışmaları o kadar ses getirir ki, Yıldırım Gürses, Teoman Alpay ve Suat Sayın gibi bestekarlar da onun yolunu takip ederek, batıya yönelir. Hatta Yıldırım Gürses, Ziya Taşkent, Güneri Tecer ve Ela Altın başta olmak üzere pek çok sanatçıya hocalık bile yapar.
Başta Hülya Koçyiğit olmak üzere bazı sinema sanatçılarını yetiştirerek sahneye hazırlar.
Böylece adı literatürlere “Hafif Türk sanat müziğinin öncüsü olarak bilinir. Ayrıca, çok sazlı Türk müziği dönemine öncülük etmiştir.” diye geçer. (Ahmet Say, Müzik Ansiklopedisi, cilt.4, 1985)
Yaptığı yenilikleri test etmek amacıyla 1962 yılında Ankara Büyük Sinema’da verdiği büyük konseri izleyenler arasında bulunan devrin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel;
“Evladım, konserini çok beğendim. Sana karşı çıkıyorlar, haberim var. Bak evladım, Türk Musikisinde yenilik yapmayanlar bir gün hüsrana uğrayacaklardır. Evladım, daha batıya, daha batıya…” diyerek, takdirlerini ifade eder.
Türk müziğinin gelmiş geçmiş en büyük sesi Zeki Müren’den;
“İsmet Nedim Bey, lütfen hayranlarınızın başına benim adımı yazınız” iltifatına mazhar olur.
Türk Müziği’nin en büyük bestekarlarının başında gelen Sadettin Kaynak;
“Seni radyodan dinliyorum. (…) Çok, çok güzel. Çok muhrik (tahrik edici, etkileyici…) bir sesin var. Tebrik ederim. Daha iyisi olmayacak.” sözleriyle, övgüler yağdırır.(Koşuyolu, 1962)
Türk müziğinin bir başka üstadı Münir Nurettin Selçuk, günün gazetelerine;
“Onun yaptığını biz radyolarda yapamadık, tebrik borcumuzdur.” diye demeç verir.
Ünlü udi, bestekar Şekip Ayhan Özışık, bir çalışma esnasında şu sözü sarf eder:
“İsmet, sen bir dahisin!”
Yaptığı hemen hemen her beste film müziği ve filmlere ad olur, dillerde marş haline gelir.
Günden güne hayran kitlesi çığ gibi büyümeye başlar, adına dernek (İsmet Nedim’i Sevenler Derneği) bile kurulur. (Not: Sanırım bu dernek, ülkemizde bir müzik sanatçısı için kurulan ilk ve tektir. S.Ç.)
1960, 70 ve 80’li yılları yaşayanlar iyi bilir. O zamanlar gazino kültürü vardı. Devrin ünlü sanatçıları bu gazinolardan birinde, hele hele bunların en ünlüsü olan Maksim’de solist olarak sahne alma hayali kurardı.
Maksim’e burada ayrı bir paragraf açalım. Gazinocular Kralı unvanıyla maruf Fahrettin Aslan’ın patronluğunu yaptığı Maksim Gazinosu’nda assolist olarak sahne almak Zeki Müren, Behiye Aksoy, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses gibi süper starların haricinde her sanatçının harcı değildi.
Yıl 1967.
Muhteşem sesiyle devrin tek tabancası olmasına rağmen kaprisleri de çekilmez olan Maksim Gazinosu’nun assolisti Zeki Müren bir gün Fahrettin Aslan’ın karşısına dikilip resti çeker:
“Bu sezon (9 ay) çalışmayacağım!”
Müren’i bir türlü ikna edemeyen Fahrettin Aslan, Ankara’ya telefon ederek, “İsmet bey” der:
-“Zeki Bey’in yerine bu sezon Maksim’de sizi düşündüm. Sazlarınızı da alıp hemen gelebilir misiniz?”
Bu teklifi kabul eden İsmet Nedim, 20 kişiden oluşan orkestrasını da yanına alarak İstanbul’a gelir, kontratlar imzalanır, kollar sıvanır.
Sözü burada İsmet Nedim’e bırakalım:
“Fahrettin Bey, kasadan iki kese kağıdı çıkarıp bana uzattı. Baktım içinde gıcır gıcır mor binlikler. Bin lira, zamanın en büyük banknotu. “Saz arkadaşlarınız nerede?” diye sordu. Ben de Sirkeci Agan Oteli’nde, deyince, onları topla, Cumhuriyet Gazinosu’nda hemen çalışmalara başla, ben de Maksim’de neonlara senin ismini yazdırmaya başlıyorum, dedi. Provalara başladım. Çok heyecanlıyım. Düşünsene Seyficiğim, koskoca Zeki Müren’in yerine Maksim’de sahneye ben çıkacağım. Hazırlıkları izlemek üzere ertesi gün Taksim’e çıktım. Gazinoya uzaktan şöyle bir baktım, Zeki Müren’in yerine kocaman ışıklı neonlara benim adımın harfleri diziliyor; “İsmet Ne…”
Şimdi gelelim zurnanın ‘zırt’ dediği yere:
-“Bir akşam Cumhuriyet Gazinosu’nda saz arkadaşlarımla prova yaparken, ‘ tak’, bir telefon. Fahrettin Bey arıyor:
-“İsmet Bey gardaşım, çabuk yanıma gel. Başıma gelenleri bilmiyorsun ya…” Kendisi Erzurumlu’dur, aynen bu şekilde konuştu.
Neyse, bu telefon üzerine apar topar Fahrettin Aslan’ın ofisine gittim. Söylemesine bakılırsa, Zeki Müren büyük kıskançlık krizine girmiş. Plakçısı Mihran Gülciyan’la haber göndermiş. Demiş ki; “Dokuz ay bedava çalışacağım. Bir kuruş almayacağım. İsmet Nedim’i çalıştırmayacaksın. (…) Ama bir de şartı var. Sazların hepsinin burada kalmasını istiyor. “Haaa…”dedim, bunlar beni tuzağa düşürdü! İsmet Nedim’in bulduğu sistem çok iyi. Sazlarını da elinden bir aldık mı…Hele bir de İsmet Nedim başlarında şef olursa, daha da harika!
Sonra Fahrettin Aslan, bana dönerek, “Size verdiğim parayı geri almıyorum. Ananızın ak sütü gibi helaldir. Güle güle harcayın. Şimdi siz radyonuza geri dönün, 9 ay sonra gelin tekrar görüşelim” dedi. Ben de, “Dokuz ay çok uzun bir süre, sağlık olsun ne yapalım.” deyip çıktım.
O sıralarda Zeki Bey, Ziya Taşkent’le bana haber yollayarak, “İsmet Nedim buraya gelirse, onu öldürürüm. Şunu unutma Ziyacığım, yaşamak için öldürmek lazım!” diyormuş.
Zeki Müren 9 ay bedava çalışadursun, ilk işim bu parayla kendime Okmeydanı’ndan bir daire almak oldu. Yani anlayacağın Seyficiğim, İstanbul maceramız böyle acı bir sürprizle başladı. Hani bununla kalsa yine iyi. Ama ne yazık ki Zeki Bey sazlarımı elimden aldı. Ben de başka gazinolarda program yapmaya başladım.”
İsmet Nedim, bir taraftan başka gazinolarda programlar yapmaya başlarken, radyo naklini de İstanbul Radyosu’na aldırır.
Lakin tayin O’nun için sonun başlangıcı olur!
Ankara Radyosu’ndayken başlattığı yenilik çalışmaları burada pek kabul görmez.
“Eski köye yeni adet mi getiriyorsun” diyen sözde müzik otoriteleri programlarını kısıtlar, bestelerine yasak koyar.
Bu engellemelere daha fazla dayanamayan İsmet Nedim radyodan istifa ederek, aralarında TSM’nin büyük sanatçılarından Safiye Ayla’nın da bulunduğu bir grup arkadaşıyla çıktığı turnede tanıştığı Berlin’in Kreuzberg kentinin belediye başkanının teklifi üzerine 1980 yılından itibaren üç konservatuarda Müzik Doçenti (Muzic Dozent) unvanıyla Türk gençlerine müzik eğitimi vermeye başlar.
“Arım balım peteğim” adlı bestesi 1983 yılında ANAP’ın seçim şarkısı olurken aynı zamanda da yılın bestesi seçilir.
Keza, “Agora meyhanesi” adlı bestesi de 2000 yılında son 50 yılın bestesi tahtına oturur.
İsmet Nedim, Berlin’deki müzik yaşamını da 22 yıl sürdürdükten sonra 2003 yılında oradan emekli olur.
2011 yılında Medya Müzik tarafından Silivri Selimpaşa’daki yazlığında çekilen “Taş Plaktan Günümüze (1958-2012) İsmet Nedim Saatçi” adlı belgeselin senaryosu tarafımdan kaleme alınmış, sunuculuk görevi de ricası üzerine bana verilmiştir. (bkz. Google: “İsmet Nedim Saatçi Belgeseli)
Geride:
Agora meyhanesi
Arım balım peteğim
Boş kalan çerçeve
Benim de canım var
Gelincik çılgın aşkım
Oyun bitti
Adını anmayacağım
Seven ne yapmaz
İçimde kanımdasın (Beklemekten yoruldum)
Kalpsiz (Bir kere baktın, kalbimi yaktın)
Unutmak istiyordum (Artık senin adını, zehir saçan aşkını)
Han duvarları
Sarı gülüm kokmaz mı
Karadut’um, çatal karam
Çoban çeşmesi
Nokta noktam
Kaçma benden güzel kuşum
Kime derdim söyleyeyim halden bilmezse
Bir daha aşık olmayacağım
Ben kimi seveceğim (Geçip gitti yıllarım/Her arzum kaldı yarım)
Kemer gibi belindeyim
Gel kalbimin tahtında saltanat süren güzel
İki damla gözyaşı
Nasıl ihanet ettin bu ilahi aşkıma…
Leylaklar altında
Yiğit olan sevdasından ağlamaz (Malkoçoğlu, Ölüm Fedaileri)
Başta olmak üzere bir birinden popüler 300 beste bırakarak dönülmez akşamın ufkuna doğru ebedi bir yolculuğa çıkan büyük sanatçı İsmet Nedim’e bir kez daha Allah’dan rahmet diliyorum.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.





Seyfullah Çiçek