Giresun Sanat

ilk kez itiraf ediyom

ilk kez itiraf ediyom
Gürsel EKMEKÇİ( gursel@sanatlayasam.net )
11 kez
27 Temmuz 2021 - 23:52
NOT DEFTERİ
a) ”bülbülüm bağ gezerim / aşığım dağ gezerim / yüz yerde yüz yarem var / el sanır sağ gezerim”..
b)1976 civarı olmalı tarih, 10 yaşımdayım yani.. büyüdüğümde öğrencisi olacağım giresun lisesi bahçasında, mahalle büyüğü abilerimin yaptığı maça, beni saat hakemi yaptılardı niyeyse.. sanırım en işe yaramaz gibi görünenleri ben idim,. şimdi ilk kez itiraf ediyom, ilk yarıda bi hata yapmadım, ama maçın sonuna doğru şaşırmıştım saati.. tahmini gonuşuyom, ya 10 dakka erken bitirmişimdir maçı, ya da 20 dakka geç, öyle bişidir işte.. kim bilir dünyanın genel gidişatını, özellikle uzay çalışmalarımızı nasıl etkiledi bu olay.. insanlık aleminden tüm galbiminen özür diliyorum..
c) 1980 ila 1998 yılları arası, giresunspor taraftarlarının, sadece ve sadece rakip takımın kalecisini delirtmek üzere maça gidiyo olmasının ruhsal nedenlerini, canlı yayında ekranlara çıkıp da tane tane anlatacak yetenekte bi tıp profesörünün doğmuş olduğundan tam da emin diğilim gardeşlerim.. bunu bana daha söyletmeyin.. ya da neyse, söyletin, belki bi ara yine gonuşuruz..
d) yaşlı dünyamız; ‘’köfte-patates kızartması ve pilavdan’’ oluşmuş bi tabakta, yemeğe, ilk önce patates kızartmasıyla başlamayı yeğleyen adamlar sayesinde, üzerinde yaşanılabilir bi gezegen olabilmiştir.. patates kızartması adamları, dünyevi her mevzuyu tamamen aşmış herifler olup, yerkürenin kendi ekseni etrafında bilmem kaç derece eğik olmasını filan iplemezler hiç.. beyinlerinde tüm mühüm konular mevcut olduğu halde hiçbirini gatiyyen önemsemez, dünya klasiklerinin tümünü okuyup hiçbirini zerre gadar beğenmezler.. hiç büyümezler hiç, çocuk ruhludurlar.. fani gözle görülmez bu herifler, siz onları tanımazsınız.. çok kerata olur bunlar.. çok..
e) Ata’mızın muhtemelen laf olsun diye söylediği; ”fındık başta olmak üzere belli başlı ürünlerimizle ilgili birlikler kurulmalıdır” tümcesinin sonuçları, salt şehrimizde 1938 yılında fiskobirlik’in kurulmasıyla sınırlı olmadığı gibi, sözgelimi adana’da çukobirliğin, egede tariş’in, ankara’da gençlerbirliği spor gulübü’nün ve isviçre’deki young boys takımının kuruluşları da sanki bu sözle ilintili gibidir.. giresun’umuzda 1910’lu yıllarda durup dururken, kendiliğinden kurulan ”fındık kırıcıları cemiyeti” ise tüm bu kurumların çok çok üzerindedir muhtemelen arkadaşlar.. ne iş yaptığını kimsenin anlayamadığı bu cemiyeti yeniden kurmak üçün elimden ne geliyorsa yapacağımı kamuoyuna saygılarımla duyuruyorum..
f) üzgünüm sevgili dostlarım; prospektüs, kullanım kılavuzu, montajlama şeması, şekillerle anlatım, pusula, harita, bişeyin nasıl hesaplanacağı, yemek tarifi gibi şeyleri okuduğumda hiç bişi anlamıyom.. bu konularda benden fikir beyan etmemi beklemeyiniz.. hepinize bundan sonraki yaşamlarınızda başarılar dilerim..
g) yabancı filmlerde banyo yaparken şarkı söyleyen adamların tamamı, müzik kulağı olmayan, çirkin sesli heriflerdir.. üstelik bu skandal yetmezmiş gibi, bunların söyledikleri şarkıların sözleri de benzeri görülmedik-duyulmadık derecede saçma sapan ve anlamsız olur.. ula içime dert oldu, bikez bile bi halk türküsü söylemedi bu herifler.. az bak şunların duşa girip de dertli dertli söylediği şarkılara, az bak; ”ooo trala looom / bu ne güzel bi köpük / beyaz ve küçük şey / lay lay lomm”.. bi yusuf nalkesen hangi birinizin şarkı sözüne yetişsin bu dünyada, lanet olsun cibilliyetinize arkadaş..
h) eskiden beri içimde bi arzudur hep; yoksul bi kız çocuğu okutmak.. hayal ettikçe dellenir, gabıma sığamam.. dua ederim Allah’ıma, bana bu duyguyu nasip etmesi üçün.. fakat, bahtıma tam da güvenemem.. bende bu kısmet varken, eğitimini üstlendiğim çocuk, muhtemelen allame-i cihan kesilir, en uzun süreli okullarda büyük bi başarıyla okur, oxford’da falan master yapmaya kalkışır, beni iflas ettirir.. en iyisi, şu işi bi daha düşüniyim..
i) bi pazar günüydü.. 1995 yılı.. o zamanki sevgilimin babası benden pek hoşlanmazdı.. olacak ya aksilik, kızla nereye gitsek hep de tesadüfen karşımıza çıkardı herif.. biz istanbul’un neresinde dolansak mutlaka oralardan geçiverirdi.. güya önlem aldık, ortaköy iskelesi’nin hemen bitişiğindeki bi restorana konuşlandık o gün, denize sıfır vaziyette oturuyorduk.. ”yaa burada da bizi bulamaz ya artık, kıh kıh” kıvamındaydık.. keyifle gülmeler falan.. şarap bile söyledikdi, o ruh haaliyle.. çok geçmedi, ey büyük Allah’ım, iskeleye mavi bi şilep yanaş, sen adam, o şilepten in ve 5 metre öteden bize doğru bakıyo ol.. ula ne işin vardı şilepte.. veya ne bilim, bi şilep bi adamı adeta dolmuş gibi ortaköy’e niye bırakır.. (nur içinde yatsın, bu adamcaaz yakın bi zamanda vefat etti.. duyunca çok üzüldümdü.. bu şilep olayından bi müddet sonra beni evlerine çağırdı, tanışıp, kaynaştık, beni evlat gibi sevmişti rahmetli.. kızıyla ayrıldığımızda, sımsıkı sarılıp beni teselli bile etmişti.. ‘’benim hakkım helal, sen de helal et oğlum’’ falan.. hatta o’nun da bi sevgilisi varmış’mış ve adamcaaz bu sırrını bitek bana söylemişti.. artık siz de biliyonuz.. unutun hemen, öldü adam la.. toprağın bol olsun şileli ünsal reis)
j) giresun evliliklerinde genel bi prensip gereği, ilk üç ay içinde bebek olması makbuldür.. eğer bu süre zarfında gelin hanım’da gebelik belirtileri görülmezse, konu-komşudan bazı yaşlı ve görgülü teyzeler, olayı sorgulamaya başlama hakkını direktman kendilerinde görürler.. yakın akrabalara, nazik bi sesle sorulan ”gabiyet kimdeymiş acaba” sorusu, dedikodudan çok ötede, sosyal içerik taşıyan ve bi miktarda yardımlaşma amaçlayan bi cümle olarak semalara yükselir.. kabahat ve kusur bi şekilde kötü bişidir, ama ”gabiyet” öyle midir??
k) ”başkası olsa doktorları tanır, çok garipsin” demişti eskiden, canım olcay’ım bigün bana.. şehirdeki tüm veterinerleri yakinen tanımamın ve hepsiyle de lan’lı-lun’lu konuşmamızın şaşkınlığı içerisindeydi.. o ana değin gayet olağan bulduğum bu durum, sonraları benim de garibime gitti, harbiden çok enteresan ya..
l) yürekleri kıyımsız, hafiften nanemolla babalar olur.. hayatlarında hiç karınca incitmedikleri üçün, herkese karşı hoşgörülüdür bunlar.. haliyle, gendi çocuklarına tekbi fiske vurma ihtimalleri de yoktur.. bazen, çocuklarının yaramazlıkları etrafı rahatsız edici boyutlara ulaştığında bile bişey yapamaz bu herifler.. sadece, hiç de inandırıcı ve korkutucu olmayan bi sesle ”gözüme bak” derler.. bi yandan da kaşlarını-gözlerini garartır gibi yaparlar.. dikkatle incelendiğinde, bunu bile tam beceremedikleri, hatta tam tersine daha da sevimli ve tatlılaştıkları görülür.. kim ne derse desin, ”gözüme bak” babaları, dünyanın en iyi insanlarıdır.. onlar ölürse herşey ölür..
m) ”polis geldi gapıya / bakmayın genç sakiye / ak saçıma benziyor / su gatınca rakıya”.. giresun türküsü..
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Hava durumu
-
-
-
Nem Oranı: -
Basınç: -
Rüzgar Hızı: -
Rüzgar Yönü: -
ANKET

Sitem nasıl?

Sonuçları görüntüle

Yükleniyor ... Yükleniyor ...