tüm kanalları izliyoruz tabi.. bu moralle yapacak başka bişey var mıdır ki zaten?
vardığım karar şudur;
yandaş medya ne kadar aşağılık, taraflı, yalancı, yağcı, düzeysiz, üç kuruşluk falan filansa..
bizim mahallenin medyası da aynı ölçüde tutarsız, güvensiz, ahlaksız, belki piyon, gülünç, talimatlı falan filan..
güvenecek kimse yemin ederim yok..
****
al tayyipçi basını, vur sözümona Atatürkçü basına, gramla farkları yok.
****
şaşakaldım..
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en antipatik sporcusu, en sinir bozucu, en ruh karartıcı, yüzüne bakıp bakıp en sövülesi, en ahlak yoksunu futbolcusu volkan demirel, meğer dünyanın en güzel insanıymış..
rastladığım ilk yerde sarılıp af dileyeceğim.. deprem süresince gördüğüm tek “delikanlı” insandı volkan..
elbette cansiperane çalışan herkesi tenzih ederim..
****
volkan dedim, bikaç tribünsel bilgiyle sözü öte bi yere götüreyim..
genç gürsel apo, istanbul vatandaşı olup, inönü stadı ve Beşiktaş tribünlerine ilk adımını attığında 12 eylül sonrası idi.. üstelik özal’ın çıkardığı yasayla ülkemiz polis devleti olmuştu..
stadlarda bile zulüm vardı.. o derece kötülük bilinçsiz yapılamaz, emir almışlardı büyük olasılık.. saylonlular deniyordu polise..
Beşiktaş Çarşısı en sonunda bu mantık dışı eziyete isyan ederek, o unutulmaz posta koyuş bestesini yapmıştı;
gel bakalım, gel bakalım / inönü’ye gel bakalım / emaneti at, kaskını çıkar/ delikanlı kim bakalım..
(emanet, tabancanın argocası)
****
yıllar geçip.. polise şaka yollu sataşmalar başlamıştı artık Beşiktaş tribünlerinde.. o ünlü “çevik kuvvet beyaz desene” sloganını anımsayınız..
Çarşı, “siyah” diye bağırıp, “beyaz” yanıtını, tribün önünde dizilmiş polisten istiyordu.. elbette öyle bişi olamıyor, ama çoğu polisin gözleriyle “beyaz” dediğini görüyor, hep birlikte gülüyorduk..
evet evet, ilkin iki tribünün düet yaptığı, sonra tezahüratların dört tribünle karşılıklı söylendiği tarzın mucidi olan Çarşı, tam olamasa da polisi bile işin içine katmıştı..
****
gezi direnişi olayları oldu epey sonra..
büyük Çarşı yine şaka yollu laf atıyordu polise;
-“biber gazı oleyyyy, biber gazı oleyyyy”..
(o direniş sırasında inönü stadımız yıkıma alınmış idi.. tesadüf müydü bilmem.. ama şu görüşümde halen ısrarlıyım; gezi sırasında inönü stadımız eski haliyle yaşamda olsaydı, oradan çıkacak esprili ve yürekli sloganlarla, oradan çıkacak kıvılcımla hükümet düşerdi.. bu lafımdan asla geri adım atmam, uğraşmayın)
(ben şimdiki stadyumu “bizim stad” olarak kabul etmiyorum.. şimdiki taraftarı da adam yerine koymuyorum, bilesiniz, çok sıradanlar, herkes gibiler)
****
terör bi gece inönü stadı çevresindeki polislerimizi şehit etmişti..
yine Çarşı kaynaklı şu sözler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde edilmiş en güzel gonuşuklardan biri olarak göklerimizde durmaktadır;
“siz yeter ki şehit olmayın, biz jopunuza, biber gazınıza razıyız”..
bu artık barış çubuğu idi, türk sporunda..
gözleri dolmayan doktora gidip kanına baktırsın..
Çarşı, vatan kavramını ortaya koyuyor, emperyalizmin ve sömürge solcusu hıyarların kafasına geçiriyordu dünyayı..
****
polis düşmanı olmayı solculuk sanarak büyüyenler var.. asker düşmanı olmayı demokrasi aşıklığı sanarak orta yaşa gelenler var..
bunlar ucuz insanlardır..
demin yazdığım, kaynağı futbol olsa da tüm vatanı saran barış çubuğu sözlerinden sonra bu heriflerin tamamı “ofsayta” düşmüştür..
****
garip bi biçimde, o günlerden bu günlere polisimizin kalitesi arttı, polisimiz saylonlu öcüler olmaktan çıktı, ana kuzusu askerimiz ise gözden düştü..
bunun açıklaması yoktur..
dedim ya, bu kadar kötülük ancak bilinçli yapılır..
bu tuzaklara düşmeyin..
****
Mehmetçik olmasa enkaza girecek kimsemiz, polisimiz olmasa canımızı koruyacak kimsemiz yoktur..
ugh..