Giresun Sanat

“ÜNLÜLERLE ANILARIM”

“ÜNLÜLERLE ANILARIM”
22 kez
11 Ekim 2023 - 16:57
Anekdotlar-3
HÜNER COŞKUNER
“Ünlülerle Anılarım” adlı kitap çalışmamla ilgi anekdotların 3’üncüsünü bugün kadim dostum, arkadaşım rahmetli Hüner Coşkuner’e ayırdım.
Onunla ilgili o kadar çok anım var ki…
Bugün sadece üçünü sizlerle paylaşmakla yetineceğim.
Daha fazlası kitabımda.
***
“HAKİMLER-SAVCILAR” GECESİNDE…
“Seyfullah Beyciğim” dedi:
-“Yarın (25 Mart 2007) beni konuk sanatçı olarak Florya’ya “Hakimler-Savcılar” gecesine davet ettiler, beraber gidelim mi?”
Cevap verdim:
-“Hay hay, tabi ki!”
Ertesi akşam beni arabasıyla aldı, istikamet doğru İBB Florya Sosyal Tesisleri.
Geceyi, TSM Sanatçısı Vedat Çetinkaya ile tiyatro sanatçısı Üstün Asutay organize etmiş.
Konukları karşılamakla görevlendirilen birkaç hakim ve savcı, Hüner hanımı kapıda büyük bir saygıyla karşıladılar.
Hüner hanım onlara beni işaret ederek, “Arkadaşım” deyince, aynı ilgi bu defa bana yöneldi. Sonra bizi, önceden hazırlanmış masamıza oturttular.
Hüner hanım hayatında ağzına içki sürmediğinden, ben de ona hürmeten içki almadım. Zaten aman aman öyle bir içki müptelası da değilim. Eş dost toplantılarında, o da bir-iki kadehi geçmez!
Ünlü tiyatro sanatçısı merhum Üstün Asutay sık sık masamıza gelerek, bir arzumuzun olup olmadığını soruyordu.
Neyse, yemeklerimizi yedik, gecenin solisti Vedat Çetinkaya’nın sahneye daveti üzerine Hüner hanım konuk sanatçı olarak birkaç şarkı seslendirdikten sonra, gecenin sonunu beklemeden oradan ayrıldık.
***
GİRESUN GAZETECİLER DERNEĞİ BASIN BALOSU
“Yıl 2006, aylardan Mart.
Giresun Dergisi’nin İmtiyaz Sahibi sevgili Remzi Mamaşoğlu ile GGD Başkanı sevgili Bekir Bayram peş peşe arıyorlar:
“Hocam, 12 Nisan’da Giresun Başar Otel’de yapılacak olan GGD Yılın Gazetecileri Ödül Töreni’ne Hüner’i hanımı getirebilir misiniz?”
Durumu sevgili Hüner hanıma iletiyorum.
Yol masrafları ile sazcıların ücretlerinin karşılanması kaydıyla bu daveti memnuniyetle kabul ediyor. (Kendisi için de çok cüz’i sembolik bir ücret talep etmişti.)
Jüri tarafından “Derleme” dalında “Birincilik” ödülüne layık görüldüğümden, gecede ödül alacaklardan biri de bendim.
Tirebolu Derneği eski başkanlarından Elk.Müh.Çınar Çetinkaya (namı diğer Tirebolu Delisi!) kardeşimle birlikte iki gün öncesinden İstanbul’dan yola çıktık.
Anlaşmamıza göre Hüner hanımı 12 Nisan tarihinde öğleye doğru Trabzon Havaalanı’ndan alıp, GGD Gecesinin yapılacağı Giresun Başar Oteli’ne götürecektik.
“Delidir, ne yapsa yeridir” derler ya, sevgili Çınar bir bastı gaza, siz deyin 200, ben diyeyim 250 km…
Otobüslerin 14-15 saatte aldıkları yolu biz 9 saatte alıp, sağ salim memleketlerimize (o Tirebolu’ya, ben Görele’ye) vardık; hem de molalarımızı da ihmal etmeyerek…
İki gün sonraki istikametimiz bu defa Trabzon Havaalanı idi.
Havada kesif bir sis tabakası, göz gözü görmüyor.
“Eyvah” dedik, “Havalimanı da öyleyse, b.ku yedik!”
Havalimanı’na vardık, yetkililerden bilgi aldık.
Hatırımda yanlış kalmadı ise (Sevgili Çınar belki daha iyi hatırlar) yetkililer, o ana kadar uçuşların iptal edildiğini, şu anda sisin yavaş yavaş dağılmaya başladığını, duruma göre hareket edeceklerini söylediler.
Biz tabi ödümüz b.kumuza karışmış vaziyette gözlerimizi gökyüzüne odaklamış, Hüner hanımı bekliyoruz.
Baktık gökyüzünde bir uçak tur atıp duruyor.
Neyse, birkaç turdan sonra uçak piste indi.
15-20 dakika sonra, beklenen konuğumuz çok şükür tam karşımızda idi!
Programımız şöyleydi.
Önceden kararlaştırdığımız üzere, ilk olarak Görele Belediye Başkanı Ertuğrul Melikoğlu’na bir nezaket ziyaretinde bulunulacak, Hüner hanım orada ünlü şairimiz Ahmet Kaçar’la tanıştırılacak, oradan da ver elini Tirebolu ve Yusuf ‘un Yeri!
Arabada bir taraftan sohbet ederken, bizim Deli Çınar da bastıkça basıyor gaza.
Sanki havada uçuyoruz!
E, sen böyle yaparsan, trafik polislerinin eli armut toplayacak değil ya…
Nitekim de öyle oluyor!
Çekiyorlar bizi bir kenara.
Evraklarını da yanına alan Çınar, baktık memurlara derdini anlatmaya çalışıyor.
Hüner hanım, “Seyfullah Beyciğim” diyor:
“Her halde zorda, gel beraber inelim, yardımcı olmaya çalışalım.”
Hüner hanım hemen çantasından iki adet CD çıkardıktan sonra memurların yanına varıyoruz.
Ben araya girerek, akşamki geceden, Giresun Valisi Şükrü Kocatepe’nin ve Giresun Emniyet Müdürü Ahmet Ayvalı’nın sanatçımızın onuruna öğle yemeği vereceği, bu nedenle süratli gitmek mecburiyetinde kaldığımız mavalını okuyarak memurları tava getirmeye çalışıyorum.
Hüner hanım da elindeki CD’leri onlara hediye edince, memurlar yelkenleri suya indiriveriyor.
İndiriveriyorlar indirmesine de…
Öte yandan vazife aşkı da yakalarını bırakmamış olmalı ki…
“Ama biz yine de tutanağımızı bir tutalım” demeyi de ihmal etmiyorlar.
Bu hesapta olmayan mecburi 5 dakkalık moladan sonra ilk ziyaretimizi Görele Belediye Başkanı Ertuğrul Melikoğlu’na yapıyoruz.
Önceden tembihlediğimiz üzere Başkan, şairimiz Ahmet Kaçar’ı da buldurup, yanına getirtmiş.
İki sanatçımızı bir birleriyle tanıştırıyoruz.
Güzel bir sohbetin ardından, “Yolcu yolunda gerek” deyip müsaade isteyerek ayağa kalkıyoruz.
Sevgili Ertuğrul Başkan Hüner hanımı, fındık malullerimizden oluşan güzel bir hediye paketi ile uğurluyor.
Bundan sonraki durağımız, Tirebolu’da Yusuf’un Yeri idi.
Sevgili Çınar, her şeyi öyle bir planlamış ki, kendimizi krallara layık bir sofrada buluyoruz.
Ama bir şartı vardı:
-“Hocam, burası benim memleketim, burada senin paran geçmez, hesaplar benden!”
“Eh, hadi öyle olsun”, dedik, deniz ve Tirebolu Kalesi manzaralı mükellef sofraya kurulduk!
Ne zaman Hüner hanımla bir araya gelsek, orada yediği “Kalkan tava”nın tadını hiçbir yerde bulamadığından bahsederdi.
Nefis kalkan balığı ziyafetinden sonra Giresun’a hareket edip, orada akşamı beklemeye başlıyoruz.
Gece çok muhteşem oldu.
Giresun Valisi, Belediye Başkanı, Cumhuriyet Başsavcısı, STK başkanları başta olmak üzere Giresun’un kalburüstü insanları hep oradaydı.
Tabi biz de “Birincilik” plaketimizi Giresun Vali Yardımcısı’nın elinden alırken, mutluluğumuzu arkadaşım Hüner hanımla birlikte poz vererek paylaştık.
Ertesi gün Hüner hanım, Trabzon Havaalanı’ndan uçakla geri dönerken, biz de geldiğimiz gibi Çınar’la birlikte kara yolu ile İstanbul’a hareket ediyoruz.
Tam Vona burnuna gelmiştik ki, Çınar’ın telefonu çalıyor.
Arayan, Beşikdüzü mü, Vakfıkebir mi tam olarak anımsayamadım, oranın Emniyet Müdürlüğü’nden bir yetkili imiş.
Baktım, sevgili Çınar’ın sol eli direksiyonda, sağ eli telefonda bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
“Ver şunu” bana, ben izah edeyim diyorum:
-“Alo, buyurun efendim, konu neydi?”
Memur başlıyor dünkü olayı özetlemeye.
Ben hemen işin kurnazlığına kaçarak, cevabı yapıştırıveriyorum:
-“Efendim, haklısınız, lakin sanatçımızı Giresun Valisi Sayın Şükrü Kocatepe ile Emniyet Müdürü Ahmet Ayvalı’nın davetine yetiştirmemiz gerekiyordu, arkadaşımız bu yüzden hız yapmak mecburiyetinde kaldı. Akşam da GGD’nin gecesinde Sayın Valimizle ve Emniyet Müdürümüzle beraberdik. İsterseniz Sayın Valimizi veya Emniyet Müdürümüzü arayıp bilgi alabilirsiniz. İsterseniz biz arayalım, durumu arz edelim” deyince…
Aldığım cevap:
-“Gerek yok. Biz sadece olayı doğrulatmak amacıyla aramıştık. Güle güle gidin, yolunuz açık olsun!”
Hüner hanımlı bir Giresun maceramız işte böyle başlamış, böyle bitmişti.
“Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan” derler ya…
İçinde Hüner hanımın olduğu böyle güzel bir anıyı hatırlamamak, sizlerle paylaşmamak olmazdı.
Biz de öyle yaptık.”
***
KÖYÜME ZİYARETİME GELDİ
Annem 15 Haziran 2012 tarihinde vefat edince, akşamdan yola çıkıp, ertesi gün köyümüzdeki aile kabristanına defnetmiştik.
Definden sonra Hüner hanımı arayarak durumu bildirmiştim.
Önce, “Aşk olsun, niye bana haber vermedin” diye sitem etmiş, sonra da başsağlığı dilemişti.
Bir gün beni telefonla arayarak;
“ Şebinkarahisar’da 6 Temmuz 2012 tarihinde bir festivale katılacağım, geçerken sana uğramak istiyorum.” dedi.
Ölüm iznine ilaveten, yıllık iznimin bir bölümünü de aldığımdan, iznimi uzatmıştım.
Hakikaten de dediğini yaptı, festivalin ertesi sabahı 7 Temmuz 2012 tarihinde köyüme geldi.
O sırada evimin kaba inşaatı henüz bitmişti.
Evimi gezdi, beğendi.
Yemyeşil doğanın güzelliğine ve çağıl çağıl akan Çömlekçi deresine hayran kalarak, “Seyfullah Beyciğim, buralar bir cennet ayol!” demişti.
Ona evimi gezdirirken, dayımın eşi Melahat yengem ile komşumuz Hülya Uzan da (merhume) gözle kaşın arasında kahvaltı sofrası hazırlamışlardı.
Bu sürprizden dolayı mutluluğunu, “Çoktandır böyle mükellef bir köy kahvaltısı yapmamıştım” diyerek ifade etmişti.
***
Hüner hanım dahil 23 ünlü ile ilgili anılarımın daha fazlası kitabımda.
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Hava durumu
-
-
-
Nem Oranı: -
Basınç: -
Rüzgar Hızı: -
Rüzgar Yönü: -
ANKET

Sitem nasıl?

Sonuçları görüntüle

Yükleniyor ... Yükleniyor ...