* çekiç ali üstadın, muharrem ertaş’ın öğrencisi olduğunu biliyorum sadece.. yani bi kırşehir türküsüydü paylaştığım..
* çok şükür yaradanıma, şuan kalbimdeki aşkın “mağma tabakası kıvamında” olduğu iddaasındayım.. oysa bu kırşehirli abimizinki daha da vahimmiş meğer.. nargilenin en ucunda yer alan ve gerekli ısıyı sağlayan lüle bölümüne benzetmiş hallarını.. düşünebiliyonuz mu? saygı duyup, ceket iliklemek lazım..
* sen gapıdan geçerken ben başına belayım demiş ki, normal bişey u, ses etmeyin..
* herk, tarlayla otlarla falan ilgili bişey olsa gerek, çok isterdim köye özgü kavramları bilmeyi, bu konuda zayıfım napim? zaten burası türkünün boş laf gısmısı, asıl ustalığa kafiye görevi görüyo.. ikimizin derdinden havalar bulutlanır? şu ifadenin eşsizliğini görüyunuz daa? nice aşklar yaşadık, nice sevda sözleri ettik ve duyduk, hepsini toplasanız ahabunun tırnağı etmez.. yani öyle bi aşk ki, buhar-rutubet-duman falan hepsi var? bi de göğe yükselmiş? biz de gendimizi bi halt sanuyuz la!
* bu anadolu ulularının söz mertebesine erişemeyiz ama müzik anlamında iki çift laf edebilirim.. basit bi ezgi bu, müzikalite anlamında, armoni denen bilim yönüyle hiçbi değeri yok, ama çok sevimli bi yapıt.. bu durumu, ruhi babanın; “türkülerimizin kolay gibi görünmesi, yüzyıllar içinde geldiği erişilmez sadeliktendir” ifadesiyle açıklayabiliriz ancak, başka hiçbi lafı dikkate almayınız..
* nakaratta yer alan ibraam kimdir, türküdeki rolü nedir, sarılı yazma kirazdan ne demektir, bizler fani gözlerle bunu anlayamayız..
* ben de zaten sabah uçağıyla kırşehir’e, bu ibraam’ın yakınlarını bulmaya gidiyorum.. ibraam’ın kim olduğu ortaya çıkmazsa vatanımızın bütünlüğü tehlike altındadır..
kamuoyuna saygıyla arz ediyorum..