muhterem kardeşlerim,
fındıkkale otobüs işletmesi kurulana değin, ulusoy’cuyduk biz.. bugün yaşamın her alanında taşıdığım aidiyet duygusunu, forma terletme ruhunu falan ulusoy kaptanlarına borçluyum, bilmenizi isterim..
bu tatlı abilerin yolda karşılıklı selamlaşmaları… selamların; el sallama, selektör yapma, klakson çalma, havalı korna ile yeri göğü inletme gibi türleri ve düzeyleri olması… çok ilginç gelirdi minik gözlerime..
ve eminim, hiçbi bireysel dostlukları, samimiyetleri yoktu çoğunun.. salt arma aşkıydı bu..
***
yeşilbaş.. mavibaş.. gırmızıbaş?
ne bunlar?
giresun’da dolmuş hatlarının adları.. araç tepelerinde lamba var, oradan kaynaklı sıfatlar..
misal ben, yeşilbaş yolcusuyum genelde..
***
bana hiç denk gelmeme olasılığını saklı tutarak diyorum ki, bizim popo kadar giresun’da hiçbi aynı hat kaptanı, yolda selamlaşmıyo?
nasıl olur yahu?
herkes mi dargındır birbiriyle?
karşıdan durakdaşınız gelirken hiç mi kanınız kaynamaz?
***
anlaması güç diğil, şehrimizde her sektör böyledir.. örneğin bi ötekini beğenen tekbi bağlamacı görmedim.. gitarist de görmedim.. solist de..
fazıl say’ı tam da beğenmeyip, eh işte diyen darbukacı var şehrimde ya, daha ne olabilir?
***
bense bu durumlarda sadece “fa anahtarı”, “do anahtarı” gibi kavramları hiç duymadan, armoni bilgisi taşımadan, kendini müzik insanı sananlara gülüp geçmekle yetinirim..
bunlara eyvallahım olmayacak hiç..
lütfen, hayatımdan çıkarken “sol anahtarını” paspasın altına bıraksınlar..
kamuoyuna saygıyla arz ederim..
prof dr gürsel ekmekÇi