PAZAR’LIK
bikaç konu kalmış kafamda yazılmayı bekleyen, en iyisi hepsine kısa kısa değinip geçeyim, hem temizlik yapmış da olayım..
başkasını bilemem, gıymalı kuyruklarında büyümüş biriyim, sıra çok önemlidir yazılarımda, biri benden çıkmadan diğerlerine başlamak doğru bişi sayılmaz..
varsayalım aşure yaptım, 2024’e öyle giriyoz..
***
1) mutlaka, ingilizcedeki bilmemnebility sözcüğünden ıkına sıkına üretilmiştir sürdürülebilirlik..
türkçemize girdi maalesef..
özellikle tarımda, ekonomide falan..
çok merak ediyorum, acaba ne dediklerinin bilincinde midirler?
fazla söze gerek yok, bu lafı kullananlardan vatana millete bi hayır geleceğini hiç sanmadığım gibi, bissürü uydur kaydır herifin bunu dillerine pelesenk eylediğini görüyorum bi de..
şu memlekette sürdürülmesi gereken yegane şey soyadıdır..
en az 3 nesildir şehirli ve entelektüel olanlara bırakılmalı her konu, onlar neyi sürdüreceklerini bilirler..
***
2) zikir ve istişare kelimeleri sizce de ayağa düşmedi mi arkadaşlar?
herkes gündelik yaşamda kullanır olmadı mı bunları?
misal; “ismini zikrettiğiniz kişiler burada diğil”..
misal; “bu konuyu aramızda bi istişare edelim önce”..
yahu benim bildiğim, yalnızca Allah’ın adı zikredilebilir, yanlış mıdır? yani ula ibraam, gız fatmagül şeklinde bi zikir olmaz.. nasıl olabilir ki?
aynı biçimde, istişare denen şeyi de anca din uluları yapabilir, bizlere düşmez..
bunlar ruhani terimler diğil midir?
tövbe estağfurullah ya!
***
3) şu zamana değin, tam tanımadığımız yüzlerce bebeği kucağımıza alıp sevdik, öptük, kokladık, saçlarını okşadık, falan..
bu iletişim ya bi otobüste oldu, ya bi parkta çay içerken, belki plajda, belki bi cafede otururken.. veya sahilde yürüyüş yaparken oldu.. ne bilim sokakta birini beklerken.. elektrik kuyruğunda dikilirken?
o veletleri bi daha da hiç görmedik ama?
çok tuhaf di mi, onca eşşek sıpası nooldu, büyüdüler mi, okudular mı, naaptılar, ne ettiler, neredeler?
oysa böyle olmamalıydı.. bi çocuğu bi kez seviyon, birlikte gülümseyip mutlu oluyon ve bi daha hiç görmüyon? olmamalı öyle gardeşim..
yüce yaradanın eksik işi olmaz.. beşik kertmesi misali, bizleri yürek kertmesi yapardır mutlaka o keratalarla.. mutlaka yaşamın bi yerinde onlar da bizi mutlu ederdir..
sadakallah ül azim..
***
4) ölmek ne olabilir peki?
ölünce nereye gidilir?
bu kadar kişi vefat edip de gezegenimizde halen isyan çıkmadığına göre, acaba insan fark etmiyo mu öldüğünü?
sözüngelimi ben, 10 yıl önce ölüp gitmişim, ama bişeyler, bi frekans sürüp gidiyo, mesela gendimi şuan yazı yazıyo sanıyorum? sizler de aynen öyle, okuyom sanıyonuz?
olamaz mı?
ecel ayırsa bile mahşerde kavuşuruz dedikleri bu olabilir mi acep?
***
muhterem kardeşlerim,
cümleten sağlıklı pazarlar dilerim.. önce Allah’a sonra Türk hekimlerine emanet olunuz..
prof dr gürsel ötker
giresun ünv tıp fakültesi ruh ve sinir hastalıkları hastanesi aniden vücuduna bi deli guvveti gelenler bölüm başkanı