PAZAR’LIK
garanti, bi 10 yıldan fazlası vardır.. sevgili kardeşim fırat akyol uğradıydı yanıma;
– gürsel abicim, ben tek kişilik bi gösteri hazırlıyorum, sen de sahnede yanımda olur musun?
– la oolum, tabi ki evet ama, nasıl olacam ki, o zaman iki kişilik gösteri oluyo ya?
– yok abi tam öyle diğil, ben çıkıp bazı öyküler anlatacam, sen de fon niyetine türküler söyleyerek, bana eşlik edecen..
***
kendini organ nakli konusuna adamış fırat, ‘hayır’ denecek adam diğildir, demedimdi haliyle..
prova yaptık mı, anımsayamadım.. ama ben, fırat kardeşimin bi stand up tarzında anlatacağı, hepsi birbirinden hüzünlü öyküleri önceden gönderdiği için okumuştum.. gerçekten çok dokunaklıydılar..
ve bunlara uygun türküler seçip, fırat’a bildirmiştim..
yaklaşık 15 öykü, 5 türkü gibi bişey oluşmuştu, fırat bunlara gayet iyi bi sıralama yapıvermişti, ne yalan söyliyim fena da olmamıştı tekst..
***
belirlenen tarih geldi, çıktık sahneye.. fullenmiş bi salon bizi bekliyordu..
ben, fırat’ın iyi bi sahnesi olduğunu, büyük bi yetenek taşıdığını, ezber yapmayıp öyküyü yaşadığını ve izleyenlere de yaşattığını ilk orada gördüm.. daha öncesini bilmiyordum.. işin gerçeği bi tiyatro sanatçısı falan diğildi kardeşim, şovmen hiç diğildi, ama dolduruyordu işte sahneyi.. yakışıyordu sahneye..
ard arda bikaç öyküyü canlandırıyo, sonra ustalıkla topu bana atıyo, bense sıramın geldiğini anlayıp, türkümü çalıp söylüyordum.. şimdi izin veriniz havamı atayım, eğitilmiş sesimle ben de epey alkış alıyordum, az kerata diğildim yani..
fırat gösterisini yaparken, ben sahnede hıyar gibi oturuyordum, ben çalıp söylerken kardeşim bi köşeye saygıyla çekiliyordu..
böyle böyle program bitti.. yaşamımın en huzurlu uykularından birini uyudum o gece..
***
bugünse..
güzel insan fırat akyol, giresun organ bankası derneğinin başkanıdır, her gittiği yerde organ bağışı konusunda seminerler vermektedir..
ve gelirini bu konuda harcamak üzere “hayatın ta kendisi & ölüme gol” adında bi kitap yazmıştır..
aşağıda, kitaptan bi öyküye yer veriyorum..
***
75 yaşlarındaki seyfettin bey, sabah erken evinden çıktı, yolda ilerlerken bir bisikletlinin kendisine çarpmasıyla yere yuvarlandı ve hafif yaralandı. sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırdılar. hemşireler, seyfettin bey’in yarasına pansuman yaptıktan sonra, beklemesini ve röntgen çekilmesi gerektiğini söylediler.
yaşlı bey huzursuz oldu ve beklemek istemediğini dile getirdi. hemşireler sebebini sordu.
“karım huzurevinde kalıyor. her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum”.
“karınızın siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde”?
“ne yazık ki karım alzheimer hastası ve benim kim olduğumu hatırlamıyor”.
“madem sizin kim olduğunuzu hatırlamıyor, neden her sabah onunla kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz”?
“ama ben onun kim olduğunu hatırlatıyorum ve onu ilk günkü gibi seviyorum”..
***
bu öyküyü, o yıllar evvelki sahnede de anlatmıştı fırat, anımsadım ve o nedenle sayfamıza aldım..
bense, bu öykünün bitiminde şu deyişi okumuştum;
vakt-i seherde
açılır perde
düştüğüm yerde
derman sendedir..
o güzel geceye selam, fıratcığıma helal olsun..
demek ki aynı fabrikadan ciğeri beş para etmez, gereksiz bi ürün çıktığı gibi, çok düzgün bi ürün de çıkabiliyo, başka sözüm yoktur..
***
haaa, vardır tabi..
benim göynümün de bi saabı, bi dermanı var, ona çok çok selam olsun..
***
kardeşlerim,
cümleten sağlıklı pazarlar dilerim.. önce Allah’a sonra Türk hekimlerine emanet olunuz..
prof dr gürsel ötker
giresun ünv tıp fakültesi çene cerrahisi hastalıkları gazuk ağızlılar bölüm başkanı