bugün, hayatımın 15 yılına anlam katan canım kedimiz Bıcır’ın mezarını ziyaret ettim..
sadece kızlarımla benim (ve bi arkadaşımın) bildiği bi yerinde uyuyo kedimiz, giresun sahilinin..
çiğse’ye haber verdim, en çok o’nun kankisiydi..
-kızım, Bıcır’ın yanındayım..
-napıyo baba?
-denize baka baka uyuyo…
kediye fatiha okunur mu? vallahi hiçbi fikrim yok.. napayım ki başka, seslendim yattığı yere doğru defalarca;
-Bıcıııır, kızııııım!!
duymuş mudur?
bence evet..
oradan geri döneli beri, o kadar anlamsız geldi ki bana insan müsveddesi olarak yaşayanların dünyası.. o kadar yavan geldi ki..
dünya, şerefsizlerin dünyası..
***
sonra minik yağmur’umla buluşup su böreği yedik..
bu kadar sudan arıdır ömrümüz..
bu kadar durudur..
aklıma geldi oturup tıkınırken;
-bak kızım, dün gece senin fotonu paylaşmıştım..
şöyle bi göz gezdirip, gülümsedi bitek kızım..
gözdür bu görüyo, gız u da ne, hani şu sıralarda bi yerel seçim muhabbeti yok mu, aralarında sevdiğim insanlar da bulunan başkan adayları sosyal medyaya fotoğraf atmıyo mu çalışmalarına dair, benim yağmur’um bu çok iddaalı adamların hepsinden çok “tık” almamış mı?
acı acı tebessüm ettim..
şehir, sahiplerinin şehri..