biz erkek çocuk gısmısı, analarımızın gözünde hep “çok üşüyen” insanlarızdır.. bunun doğurmakla ilgili içgüdüsel bi tavır olduğunu düşünürüm.. yani şöyle; madem karnımda diğil artık, öyleyse bu çocuk kesin üşürdür!
bu görüşten hareketle, hep kat kat giydirildik yıllar boyu.. bedenlerimiz, sırasıyla; fanila, gömlek, kazak ve mont tabakalarıyla kaplıydı yıllar yılı..
epeydir böyle diğil tabi giyim tarzımız.. büyüdük güya.. affınıza sığınarak yazayım, misal faniladan nefret eden biriyim ben, asla giymem içime.. gömlek-mont veya sweet-mont ikililerini tercih eder oldum diyebilirim.. zaten, soğukla işim olacak denli dışarılarda gezinmek de istemem..
falan filan, anladuuz besbellim?
***
bu sabah nedense, nasıl denk geldiyse.. önce gömleğimi giydim.. epeydir görmediğim bi kazağımı sonra..
vay bee dedim, acaba 20 yıl olmuş mudur böyle giyinmeyeli? gömlek üstü kazak.. muhteşem ikili..
duygulandım bi de..
montumu giyip evden çıkarken ağlıyordum la az galsın..
***
ve ve ve… epeydir başıma gelmeyen… dünyanın en çileli işiyle de karşılaştım..
gömleğimin sağ kol düğmesi açık kalmıştı..
kazağın direkt tenimize değmesi….. mont yüzünden gerekli müdahaleyi yapamamamız….. kaşıntı-batma arası o iğrenç ama bi o kadar da leziz duygu…..
oh beee, tattım işte gaç yıl sonra..
***
yolda yayanken ve dolmuşta otururken de beceremedim o düğmeyi iliklemeyi.. annemlere gider gitmez, derhal operasyona giriştim, sorunu hallettim..
salt gömlekli halimi gören annem kızdı bana;
-gış günü evden çırılçıplak çıkmışsın a!
kamuoyuna saygıyla arz ederim..
gürsel ekmekÇi