“Yaşar Çakır abime hediye olunur”
Bir zamanlar ömrümün “ana istasyonu” payesindeki Taksim Meydanı’nı bir daha görebileceğimi sanmıyorum.
Oradaki Atatürk Anıtı’nı da tabi.
Yaşam çok garip…
Ve yapacak bişeyim yok.
***
Sözkonusu anıt ne zaman yapıldı?
Heykeltıraşı kimdi?
İşlediği tema neydi?
Figür olarak yer alan şahıslar kimlerdi?
Bunları, inanın bilmiyorum.
Merak da etmedim hiç ömrümce.
Hem, bunları bilmeyi genel kültür olarak falan kabul etmiyorum.
Asla!
Geçelim arkadaşlar. Beynim, başka konularda lazım…
Pöh!
***
Az buçuk anımsadığım kadarıyla; anıt 7-8 kadar şahsın heykellerinden oluşmaktaydı. Orada ölümsüzleşenlerden biri elbette Ata’mızdı, bir diğeri İsmet Paşa, kuşkusuz.
Heykeltıraş ne denli büyük sanatçı olursa olsun…
Yurt veya dünya çapında ne kadar tanınır olursa olsun…
Belki mükemmel bir insandı, hadi o da kabul…
Ama oradan geçen bir terzi abimiz, yani benim gibi, sizler gibi sıradan bir Türk yurttaşı… Yakalamış şu muhteşem ayrıntıyı…
İsmet Paşa’nın üzerindeki giysinin (trençkot mudur, redingot mudur, frak mıdır, palto mudur, onu da anımsamıyorum) düğmeleri sağ tarafta imiş. Terzi abi;
-Yahu, İsmet Paşa’ya kadın giysisi giydirmişler, diyerek basmış kalayı.
Liyakat dedikleri, bu olsa gerektir.
***
Liyakat ve heykel deyince, bakınız ne anımsadım;
Geçtiğimiz hafta bana bir çamur atıldı sevgili dostlarım.
Heykelimin dikilmesi gereken bir şehirde iftiraya uğradım, sizin anlayacağınız. Tüm dostlarım ve sevenlerim gülüp geçtiler, iftira sahibini lanetlediler, ama benim gibi bir insanın bunu hazmetmesi kolay değildir.
İşin öte ucunda çok değerli bir hanımefendi olduğu için susmak zorundayım… Yasal yollara başvursam bile o hanımefendinin de başı ağrıyacak, biliyorum.
Olayı Allah’a havale edip bekleyeceğim sanılmasın.
Şu yaşıma değin ne edepsizlerin saldırılarına uğradım, bilemezsiniz ve inanamazsınız. Hepsi şehir çöplüğünde şimdi, arkamda dürülmedik defter bırakmadım. Çok sürmez, bu defteri de dürerim, kuşkunuz olmasın.
En azından iftira sahibi ahlaksızı ve eşini biliyorum.
Bismillahirrahmanirrahim.
***
Bu çok önem verdiğim sayfamızı kendi özelime ayırdığım için hepinizden tüm kalbimle özür diliyorum.
Ne güzeldir şu atasözümüz;
İt, kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgem sanırmış!
En derinden sevgilerimle.
Gürsel Ekmekçi
CAN AKENGİN BİLGİ YURDU DERNEĞİ B