Rahmetli babam, yıllık izne geldiğim bir gün (30 yıl kadar öncesi olmalı), bir torba çimento ile bir miktar kumu işaret ederek “Oğlum” dedi:
-İşin yoksa habunları yüklenip, benimle evününe (ev önüne) gelir misin?
Ev önü dediği mıntıka, dedemden babama ve babamın amcalarından (Yunus ve Harun Çiçek) oğulları Hasan, Necati ve Fikret Çiçek’e miras kalan ve bizim evin 80-90 metre ön tarafına düşen yerlerin ortak adıdır.
“Hayrola baba” dedim:
-Ne yapacağız orada?
“Hele bir gidelim, orda söylerim” deyince, “vardır her halde bir bildiği” deyip, malzemeleri yüklenip, bahsettiği yere vardık.
Baktım, fındık mevsiminde herkesin susuzluğunu giderdiği, ineklerin, koyunların, çakalların, kuşların sebeplendiği çocukluğumdan beri aşina olduğum su gözesi.
Daha açık bir ifadeyle, pınar.
-“Buraya küçük bir çeşme yapacağız”, oğlum dedi.
“Ama” dedim:
-“Burası Hasan (Çiçek) abimlerin yeri!”
“Olsun” oğlum, dedi:
-“Su işi çok sevaptır. Hem, amca oğlu Hasan Hoca da bir şey söylemez. Üstelik çok da memnun olur. Ayrıca sadece burada yeri olanlar değil, komşu bahçelerin sahipleri, buradan gelip geçenler, inekler, koyunlar, kurtlar, kuşlar, tüm hayvanlar da yararlanır.”
Rahmetli babamın bu insancıl davranışı ve sözleri beni çok etkiledi.
Duygulandım.
Çok hayırlı bir iş yaptığımın bilinciyle, babama yardımcı olmanın hazzını yaşadım.
Nitekim yıllar yılı bağrı yanan insanlar buradan kana kana su içti.
Kaplarını doldurup, bahçelerine taze su taşıdı.
Aklınıza gelen, gelmeyen çevredeki tüm hayvanlar yalağından su içti.
Her kul yapısı gibi, kurnası bir yana yamulan bu çeşmede zamana karşı direnmeye devam ediyor.
İnsanlar ve hayvanlar yine susuzluklarını buradan gideriyor.
Daha da ötesi, Perihan halamın (babamın süt kardeşi olduğu için hala diye hitap ediyorum) dere kenarındaki büküne ev ve mandıra yapan Yılmaz Nebioğlu kardeşimiz de 200 metre kadar hortum çekerek, -helali hoş olsun- rahmetli babamın çeşmesinden yararlanıyor.
Yolum geçen gün oradan geçip, duygu sağanağına tutulunca…
Gayrı ihtiyari bu satırlar döküldü, kalemimden.
Bu vesileyle, ömrü boyunca hep iyilik düşünen, karıncayı bile incitmeyen, temiz ve saf kalpli babacığımı bir kez daha rahmetle anarken…
Sözleri büyük şair Faruk Nafiz Çamlıbel’e ait 6 kıtadan oluşan “Çoban Çeşmesi” adlı şiirin, İsmet Nedim tarafından muhayyerkürdi makamında bestelenen (TRT Rep.No:2375) iki kıtasıyla son noktayı koyuyorum:
O (Bir) zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…